"Ülkemizin fotoğrafını çekmeye gelen yabancılara gururla göstereceğimiz şey, sizin yüzünüzdür. 'Onları çekin!' diyeceğiz, 'bu toprağın ürün veren ağaçlarını. Gelecek, oradadır.'"
"Nasıl bir alacakaranlık... Geceyle gündüzün arasına sıkışmış bir kör saat. Geçmişle geleceğin, doğuyla batının, ölümle yaşamın arasına sıkışmış. Alacakaranlık görünmez bir çevrintiyle yutup götürüyor her şeyi. Bu noktada onurla alçağın sınırları birbirine karışır. Her şeyin. Direnmenin, köşeyi dönmenin, özgürlüğün, tutsaklığın. Çıkmak? Böyle durumlarda herkesten önce birilerinin dönüp kapıya bakmaları gerekir. Oysa Bizans'ın iç içe çemberlerinde, sıkıştırılmış köle sarhoşluğu ile dolanıyoruz."
"Çünkü sık sık soruyor değil miyiz kendimize? Bu gördüklerimiz, görmekte olduklarımız mı düş, yoksa geçmiş yıllarda yaşadıklarımız mı? Biri doğruysa öbürü nasıl doğru olabilir?"