"Bakan Erkan Mumcu, O görüntülerde ısrar ederlerse koroyu çekerim demişti. Gün boyu telefon trafiği işlemiş, ancak gösteriye saatler kaldığı halde kriz çözümlenememişti.
Sonunda konu, Başbakan Erdoğan'a intikal etti. Başbakan da hem Kültür Bakanı'nı hem de İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı yönetimini arayıp son sözü söyledi:
'O film yayımlanmasın!' Yani -o dönem hem İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'ndan hem Kültür Bakanlığı'ndan doğrulattığım bir bilgiyle söyleyebilirim ki sansür kararı, aslen başbakana aitti.
Konsere birkaç saat kala gelen bu dayatma, Fazıl Say'ı çıldırtmıştı.
Sivas filmi kurban edilmiş; Metin Altıok'a niye ağıt yakıldığı, onun hayata nasıl veda ettiği izleyicilere gösterilememişti. .. "
Anlamadığım bir şey var" diyordu Zeynep Oral, "Yani o görüntüleri yasaklamakla Sivas katliamı olmamış mı sayılacak? Unutulacak mı? Canileri affetmenin yolu mu hazırlanıyor? Daha önceki akşam Madımak yangını çeşitli televizyon kanallarında gösterilmedi mi?
Sansür!
Fazıl Say'ın hazırladığı "Metin Altıok Ağıtı"ndaki 3 dakikalık "Sivas katliamı" görüntüleri sansürü aşamadı. Sanatçının direnişi sonuç vermedi. Başbakan'ın da devreye girdiği uzun tartışmalar sonunda "film kesildi" ve sorun çözüldü!
Ancak bütün tartışmanın ötesinde ayan beyan ortaya çıkan bir başka gerçek var:
O da Sivas yangınının 10 yıl sonra hala söndürülemediği... Öyle bir yangın ki bu, koru bile elini uzatanın elini yakıyor.
Türkiye henüz bu ayıpla hesaplaşmadığı için, gerçek suçlular cezalandırılmadığı için, savunanlar su başlarını tutmaya devam ettiği için katliamın yarası bir türlü kapanmıyor.
Her açıldığında kan sızıyor ölü ozanların yanıklarından ...
Oysa herkes bilmeli ki, bu Türkiye'nin utancıdır.
Üzerine ne kadar film çekilse, ne kadar roman yazılsa, kaç ağıt yakılsa azdır.
Ve sıkılarak boğulmaya çalışıldığı sürece bu yara yıllarca oluk oluk kanayacaktır