Betül

"Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk." - Victor Hugo
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Hüzün Hastalığı
Hüzün HastalığıKemal Sayar
8/10 · 1.333 okunma
Eğer hapse girmek istemiyorsanız susacak ve baskıcı kurumlar karşısında gıkınızı bile çıkarmayacaksınız.
Sayfa 243 - Kapı YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Boşnaklar, kimsenin toprağında gözleri, dini inanışlarında zorlamaları olmadığı halde, Balkanlar'da varoluşlarından beri, barış yüzü görmemişlerdi. Çok zengin madenleri, gümüş, kurşun gibi yeraltı kaynakları ve bugüne dek dünya yüzündeki en iyi kemanlara hammadesini veren akağaç, meşe ve çam ormanlarıyla, asırlar boyunca, komşularının haris isteklerinin hedefi olmuştu Bosna. Osmanlılar'ın bile, Bosna'ya göz dikmelerinin nedenleri arasında, gemilerinin karkasını inşa ettikleri sağlam tahtanın elde edildiği ormanların önemi rivayet olunurdu.
Keşke yaşamını bir film şeridi gibi başa sarıp, yeniden yaşayabilseydi. Keşke...
Reklam
Hani, eskilerin bir sözü vardı: Ya tahammül ya sefer.Artık ne tahammül, ne sefer. Sadece Prozac!
Sayfa 116 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
İngiltere'de işçi sınıfı kadınlar arasında yapılan bu çalışma çocuk yetiştirirken zorlukları tek başına göğüslemenin, öte yandan duygusal desteğin ve ev dışında bir uğraşın olmamasının, ciddi sıkıntı kaynaklarına karşı dirençlerini düşürdüğünü gösteriyor.
Sayfa 108 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Nimeta, taş kesilmiş, geçmişini seyrediyordu alazların ötesinde. Çocukluğu, gençliği, anıları, sevinçleri, kederleri incelip uzayarak, bükülerek alevlerin arasında göğe yükseliyor, Saraybosna külleriyle birlikte sağa sola savruluyordu.
Batı insan haklarını, son Müslüman da can verdikten sonra hatırlar.
"Şu dünyada aşk diye bir şeyin olabileceğine inanmazken, bu yaştan sonra aşkı buldum, nasıl vazgeçebilirim?"
Reklam
Bir haftalığına da olsa, neşeli seyahatlerin yapıldığı o eski günlere dönebilmek... Eski günlere! Yüreğinde açılmış kocaman bir yara ile, eski günlere nasıl dönebilirdi? Hiçbir şey eskisi gibi değildi artık. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Yugoslavya, Bosna, Saraybosna süratle değişiyorlardı.
Nimeta, tevekkülle savaşı bekleyen kasvetli ülkesinin gamlı insanlarından, umutsuz konuşmalarından kısa bir süre için bile olsa, ayrılacağından memnundu.
Bosna'da insanlar gergin ama sakindi. Belki de İslam'a mahsus bir tevekkülle, başlarına çok yakında gelecek olan belayı vakar ve sabırla bekliyorlardı.
Bambaşka zincirlere vurulmuş olsak da tüm kadınlar özgür olana kadar ben de özgür değilim.
Keşke bir koruyucu melek olabilseydim, diye düşünmüştü Nimeta. Beyaz teni, bal rengi saçları, iri mavi gözleriyle ortaçağ tablolarının melek tasvirlerini andırıyordu andırmasına ama, ne Burhan'ı ne de ümitsizce sevmiş olduğu Stefan'ı savaşın dehşetinden koruyamıyordu işte.
5,4bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.