Kitap, yazarın hayatından bir sürü iz taşıyor. Kitaptan önce ya da sonra yazarın hayatına ufak bir göz atarsanız bunu fark edersiniz.
“Elime bir tabanca aldığımı hayal ediyorum. Dayıyorum şakağıma. Tetiği çekiyorum.” diyor ana karakter William, ve üzücü haber; yazar Rosales gerçekten bunu uygulamış. Yakın arkadaşlarından Carlos Victoria şöyle diyor; “O nefretle besleniyordu. İnsan yaradılışından nefret ediyordu.”
Kitaba gelecek olursak kitap, insan hallerinin en karanlık köşelerine yapılan, pek az kişinin kayıtsız kalabileceği bir yolculuğun hikayesi olarak anılıyor. Küba sürgün edebiyatının uygulandığı bir kitap. Küba’dan Amerika’ya gelip ‘bakımevi’nde akıl hastaları ile birlikte yaşamaya çalışan bir adamın hikayesi. William, bu bakımevi için “Dışarıda bakımevi diyorlardı oraya, ama mezarım olacağını biliyordum ben.” diyor. Sonradan işin içine aşk karıştı. Arkadaşı ile konuşurken iyileştiğini, hatta buna aşkın sebep olduğunu söyledi. Ancak her seferinde olduğu gibi hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Ayrıca kitapta merhamete, iyiliğe dair hiçbir iz yok, tamamen insanların aşağılanmasına, şiddete, cinsel tacize ve haksızlığa maruz kalması ele alınıyor. Yazar Rosales bu duyguyu size harika bir şekilde hissettiriyor.