Mezarlıklar, yerlerinin doldurulamayacağına inanmış adamlarla dolup taşıyor.
Sayfa 206 - İthakiyayınlarıKitabı okudu
Günümüz hükümetleri, partileri ve ideolojileri, cenneti yeryüzünde kurmak iddiasındalar cehennemsiz bir cenneti içinde yaşadiğımız düzenden, cehennemi ve ölümü anımsatan her şey kaldırıldı. Onlardan çok seyrek söz ediyoruz. Mezarlıklar köy meydanına ya da şehir merkezine yakın olacak yerde, gitgide daha sapa yerlere kuruluyor. Dinin egemen olduğu
Reklam
Yapayalnız mezarlıklar vardır Suskun kemiklerle dolu gömüller Bir yürektir geçer ölüm o geçitlerden Karanlık, karanlık ve karanlıktır Bir gemi enkazı gibi Bir yüreğin içinde boğulurken Ya da cana geçerken deriden...
Para ölünce de her kapıyı açıyor...
"Para sadece yaşarken değil, ölürken de kıymetliydi. Mesela fakirler, buldukları ilk yere sokuyorlardı çürümek için gün sayan bedenlerini. Ama zenginler öyle mi? Sanki yattıkları yerden mehtabı seyredeceklermiş gibi, daha sağlıklarında, deniz manzaralı en güzel tepeleri kapıyor, kendilerine kale gibi mezarlıklar yaptırıyorlardı.."
Bir mezar taşının karşısında durmak, kitabı son sayfasından açmaya, filmin son karesini yakalamaya benziyordu. Ne olmuşsa olmuş, ne yapmışsa yapmış, işte buraya, bu mezarlığa gelmiş ve kendini gömdürmüştü. En azından kesin olan bir şey vardı bu hiç tanımadığım adamda ya da kadında. O da nefes almadan toprağın altında yıllarca durabiliyor olması, yani ölü olması. Bir fahişe ile bir rahibenin, bir cani ile bir polisin yan yana yattığı mezarlıklar bana hayattaki tek gerçek, tek yalansız manzara olarak görünürdü. Ama hoşuma gitmeyen şeyler, içinde yine karşıma çıkan o insani kurnazlığı, ikiyüzlülüğü barındıran mezar taşı yazıları, dini sembollerdi. Yine devreye insanın yarattığı o tiyatro sahnesinin plastik dekorları giriyor ve ölümü dahi kendi çıkarına göre biçimlendiriyordu. Değil Tanrı’ya, kendine bile inanmamış bir insanın başına çakılan haçlarla, yıldızlarla, oyunun devam etmesini sağlıyordu. Sevmiyordum ben, o ölüme bile iyimserlik ve inançla bakan, acıyı şarap gibi tasvir eden yazıları. Ölümün de para gibi yoktu dini. Çürüyen cesetlere bu kadar yüklenmek onları daha da parçalardı. Yeraltı canavarlarından önce o mezar taşları yemeye başlamıştı cansız bedenleri, gittiğim her mezarlıkta.
Bu dünya geçicidir. Bu dünyada elde etmek ve korumak bir insan için sadece kısa ömrü için gereklidir. Bunu unutmamalıyız. Mezarlıklar bu nedenle gözümüzün önünde bulunmalı. Evimizin bahçesinde, sokağın köşesinde tek mezarlar yer almalı. Her şey geçicidir. Belgeler gereksizdir , unutulacak ayrıntıları yazmak anlamsızdır.
Reklam
Anı
Vasiyetimi de yazamadığıma göre, ölümümden sonra bu mezar konusunun bir sorun yaratmasından korkuyorum. Türkiye'de mezarlıklar dinlere göre ayrılmıştır. Dinsizler için mezar yeri yok. Bense Müslümanların "yatacak yeri yok" dediklerindenim.
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
"Anlıyorum. Geçmişin mezarlığı değil bu sokaklar, bu mahalle. Bilakis mezarlıklar içimizde..."
"Mezarlıklar ne yaptığını iyi bildiğini sanan insanlarla doludur,"
Reklam
Eski toplumumuzun insanı ölüm olayına, onu geciktirip kaçarak değil; sıcak bir dostlukla kucaklayıp yanına alarak direnir. İstanbul, Bursa, Edirne gibi Osmanlı kentlerinde bazen geniş alanlarda, bazen mahalle aralarındaki mescitlerin etrafında mezarlıklar yer alır. Akdeniz coğrafyasının ölümsüz, soylu ağacı servilerin ve eğrelti otlarının arasında her biri bir üslup harikası olan mezar taşları, dışarıdaki hayatla bir bütünlük içindedir.
Terk edilmiş mezarlıklar,hatırlanan acılı geçmişler ve solmuş çiçeklerle doludur.
bir fahişe ile bir rahibeninin, bir cani ile bir polisin yan yana yattığı mezarlıklar bana, hayattaki tek gerçek, tek yalansız manzara olarak görünürdü.
Sayfa 259Kitabı okudu
Kanatların beyazlığıyla ışıyan külrengi martı topluluğu, dalgalanan, ışıl ışıl yüzen mezarlıklar gibi.
Sayfa 151 - ithakiKitabı okudu