Merhaba arkadaşlar! Bugün size #kanat adlı
bir eserin yorumu ile geldim.
Size kitabın direkt konusundan bahsetmek istiyorum. Erkan ve Beyza çifti. Aşklarını ve bu yolda birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini okumak çok güzeldi. Aşkın sonucu olarak güzel bir taç ile evlenmişlerdi. Aşk evliliği, onlar için günler güzel bir şekilde ilerlerken hayat
Rozeanne İrlanda ' da presbiteryen bir ailenin kızıdır.Ailece katolikler tarafından dislanirlar.Babasi mezarlıklar müdürü iken görevden alınır ve metruk bir binanın camından atılarak öldürülür,intihar süsü verilir.Rozeanne ise katolik bir gence aşık olur.Gecersiz bir evlilik yapılır.Yasananlar Rozeanne ' e çok ağır gelir ve akıl hastanesine kapatılır 100 yaşına kadar orada yaşar.
Mezarlıklar
Bir çok insanın kişisel menkibesine ulaşamadan ve bunun farkına varamadan toprağa gömülmesi dünyanın en zengin yerlerinin mezarlıklar olduğunu kanıtlar derecesinde.
Hayatı bir çok yönüyle ele aldığımızda yaşadıklarımızı anımsayıp yaşayacaklarımızı hayal etmemek bir bireyin dipsiz ve karanlık ucurumlarını hissettirmektedir
#kanat
@hayalcikalem_
Selam
Nasılsınız?
Neler yapıyorsunuz?
Uzun zaman sonra soluksuz okuduğum bir kitap ile geldim. Yazarın kalemini ilk kez okuyorum. Bir kitap okuyucudan okuyucuya farklı duygular yaşatır. Nedendir bilinmez okurken yer yer gözyaşlarıma engel olamadım.
Başlarda basit aşk temalı bir kitap olarak düşündüm. Zengin iş adamı ve yanında çalışan kadın gibi düşündüm ama okudukça hele de son sayfasında ki vurucu cümle beni benden aldı...
Elimde olmayan sebeplerden dolayı çok aktif okuma yapamıyordum lakin ilk kez bir kitabı elime aldım veee bitirmek için her boşluğu değerlendirdim..
Kitapla ilgili ne yazsam spoi olacak
Genel olarak kitabın konusunu sevdim.. Eşini doğumda kaybeden Erkan Bey ve yaşama tutunmaya çalışan oğlu için verdiği mücadele... Bu noktada gerek haberlerde gerekse çevremizde fazlasıyla görüyoruz.. Çocuğuna değer vermeyen anne babaları gördükçe kitaptaki baba karakterine hayran kaldım..
Oğlu için bütün imkanlarını kullanması..
Sonunu klasik aşk kitapları gibi hayal etsemde Erkan Bey'in yaptığı hareketi takdir etmeden geçemedim
Siz demez miydiniz uçacaksanız kendi kanatlarınızla uçun,koşacaksanız kendi ayaklarınızla.Bir başkası size ne kanat olabilir ne ayak…
Mezarlıklar pişmanlıkların en son adresiydi,üstelik hem altındaki hem de üstündeki için..
#kayseridebirokur #romantikkitap #serepralpalsi #erkendoğum #herdemkitapyayın
Carmilla, 1872'de yazılmış bir vampir anlatısı. Gotik edebiyata ait ve korku/gerilim öğelerini (bence az miktarda) barındırıyor. Vampir denince akla ilk Dracula gelse de Carmilla ondan önce yazılmış.
Anlatıcımız, genç bir kız olan Laura, Avusturya'da bir ormanın içinde kocaman bir şatoda babası ve yardımcılarıyla birlikte yaşamaktadır. Babası İngiliz, annesi bu bölgedendir ama yıllar önce ölmüştür. Laura çok yalnız bir hayat geçirmektedir. Bir gün şatoya yakın bir yerde bir at arabası kaza yapar, Laura ve babası kazaya denk gelip arabadakilere yardım ederler. Arabadan çıkardıkları Carmilla'yı şatolarında misafir olarak ağırlarlar. Laura ve Carmilla arasında dostluk, tutku ve tuhaf bir bağ oluşur.
Kaynağı belli olmasa da hep Tolstoy'a atfedilen “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." sözünü doğruluyor Carmilla. Dili akıcı, olaylar sürükleyici ve temposu düşmeyen kısa bir kitap. Viktoryen dönemi yansıtması ve betimlemeleriyle gotik edebiyatın hakkını veriyor. Daha fazla bahsetmek heyecanı kaçıracağı için gerisini okuyarak öğrenmenizi öneririm. Şatolar, mezarlıklar, karanlık ormanlarda bir yürüyüşe çıkayım, yanımda da bir dostum bana soluksuz bir hikâye anlatsın diyorsanız Carmilla tam size göre.
" Hayatta herkesin öyküsü kendine özgü ve herkes kendi hikayesinin kahramanı. Hayat size onun karşısında ceketinizin düğmesini iliklemeniz için elinden gelenin fazlasını yapar. Hayata kafa atmak cesarettir."
" Öldürmek için kefen biçmeye gerek yokmuş meğerse. Nice mezarlıklar insanın kalbinde."
" İnsanlar sizi sadece
