Toplumun değer yargılarına göre düşünmediği ve hissetmediği için ötekileştirilen, yargılanma sebebi olan olayın faili olduğundan değil, sahip olduğu fikirlerden, yaşam tarzından ve tercihlerinden dolayı yargılanan bir insanın hikayesi. Yaşamla ölüm arasında bile bir fark yoktur Mersault için, söyleyecek pek bir şeyi yoksa konuşmaz bazen aklından geçenleri bile söylemeye üşenir. Kendi dünyasındaki şartlar ne olursa olsun bir şekilde duruma alışıp, insanın tamamiyle mutsuz olamayacağını bildiği için o şekilde yaşamaya alışır.
"Ne kadar da söylediklerinden emin görünüyor değil mi? Oysa onun güvendiği şeylerden hiçbiri bir kadın saçının bir tek teline bile değmezdi. Yaşadığından bile emin değildi, bir ölü gibi yaşıyordu çünkü. Bense ellerim bomboş bir adam olarak görünüyordum, ama kendimden emindim, her şeyden emindim, hem ondan çok daha emindim. Yaşadığımdan emindim ve gelmekte olan ölümden emindim. evet, bundan başka bir şeyim yoktu benim. ama, hiç değilse bu gerçeğe, onun bana sahip olduğu kadar sahiptim."