"Büyük finans grupları ve eğlence sanayileri kültürel tektürlülüğü küresel çapta dayatacaklar," diyen Lang, dünyanın bundan korkması gerektiğine inanıyor, "teknoloji bizi zengileştirecek mi... yoksa gerçekte çok büyük bir tehlike mi bekliyor bizi; uydular yükseldikçe, kültür alçalıyor mu?" diye soruyordu.
Sayfa 89
Eskiden kültürler bir ülkeden diğerine ancak göçler, yolculuklar veya kitaplar aracılığıyla taşınırlardı. Yolculuk ve okur yazarlık genellikle zenginlere özgü lüks uğraşlar olduğundan, yabancı kültürleri anlamanın -ve kar amacıyla kullanmanın- zevkine ancak seçkin zümreler varabilirdir. 1970'ler sonrası medya, televizyon ve uçaklar bunu tamamen değiştirdi. Kültür neredeyse ses hızıyla taşınıyor ve yalnızca seçkinlere değil, milyarlarca insana yayılabiliyordu. Jordan ve Nike (McDonald's ve Disney) birdenbire bir kaç kuşak öncesinde hayal bile edilemeyen bir kolaylıkla geniş kitlelere ulaşmanın gücünü tattılar.
Sayfa 11
Reklam
·
Puan vermedi
Bu kitap hem dünyanın en ünlü sporcularından birinin biyografisi, hem bir toplumsal tarih, hem de geniş kapsamlı bir ekonomik araçlarının, yüksek teknoloji ürünü iletişim olanaklarını kullanarak dünya ülkelerini nasıl istila ettiğinin öyküsü.
Michael Jordan ve Yeni Küresel Kapitalizm
Michael Jordan ve Yeni Küresel KapitalizmWalter LaFeber · Cep Kitapları · 20014 okunma
"Kültür paranın peşinden gidiyor, bu nedenle Amerikalılar gelecek neslin Romalıları olacaklar, tıpkı İngilizlerin şu anda olduğu gibi." S. Fitzgerald
Sayfa 66
Albert Spalding 1890'larda beyzbol eldivenleri, topları ve sopaları üreterek zengin olmuştu. Spor dünyasının John D. Rockefeller'ı olmayı hedefliyordu.
Sayfa 25
Carver "Sözcükler yeni silahlarımı" diyorduç "Uydular ise ağır silahlar... Sezar'ın lejyonları, Napolyon'un orduları, benimse televizyonum, haber programlarım ve dergilerim var... Ve bu gece yarısına varmadan Tanrı'nın kendisi hariç, herkesten daha fazla insana ulaşmış olacağım."
Sayfa 125
Reklam
ABD'li kadınlar daha iyi bir performans için Nike giyerlerken, "bu ayakkabıları üreten Endonezyalı, Vietnamlı ve Çinli kadınlar düşük ücretlerle çalıştırılıyor, fiziksel cezalara, zoraki fazla mesaye ve/veya cinsel tacize maruz kalıyorlardı."
Sayfa 118
1980'lerin sonunda iletişim uyduları ve fiber-optik kablolar sayesinde bu reklamlar, pek çok ülkede sayıları 30'dan 500'e kadar varan televizyon kanallarında, anında seyredilebilmekteydi. Bu tür reklamlar (spor ayakkabıları gibi) yalnızca ürünleri değil, ("Just Do It" sloganında olduğu gibi) çoğu zaman Amerikan menşeli yaşam tarzlarını da satmaktaydılar.
Sayfa 44
Wooden şöyle diyordu: "Bence siyahiler sporda ilerlemek konusunda biraz daha hırslılar. Çünkü diğer alanlar kendilerine yeterince açık değil."
Sayfa 35
Asya'da 5,60 dolara üretilen Nike ayakkabıları Batıda 70 dolar ve üstündeki fiyatlara satılmaktaydı. Michael Jordan'ın 20 milyon dolarlık promosyon ücreti, Endonezya'da bu ayakkabıları üreten tüm fabrikaların yıllık toplam maaş bordrosundan bile fazlaydı.
Reklam
Yılın büyük bir bölümünde turneye çıkarak, çoğu kez günde iki ya da üç oyun oynamak ve bir yandan siyahilere ait tuvalet ararken, diğer yandan da siyahilere giriş izni verilen lokantalarda yemek yemek zorunda kalıyorlardı.
Sayfa 31
J. Cassidy'e göre "Küreselleşme, yirminci yüzyıl sonlarının sihirli kelimesi"ydi ve gücünü hem muazzam miktarlarda sermayeden, hem de "paranın evrensel dili olan İngilizce'den" alıyordu. Cassidy, küreselleşmenin gelecek yüzyılın en önemli siyasal sorunu haline geleceğine inanıyordu.
Sayfa 12
Şanına yakışır bir şekilde, Eyfel kulesinin tam önünde, Nike giysileriyle poz vererek, McDonald's'ın promosyonunu yapması, ziyaretinin doruk noktasıydı. On dokuzuncu yüzyılın sanayi harikasının dibinde, sanayi devrimi sonrasının üç harikası poz vermekteydi: Nike, McDonald'S ve Jordan.
Sayfa 112
Nike'ın Endonezya'daki genel müdürü, eleştirilere "Ücretler düşük olabilir, ancak biz buraya gelerek başka türlü çalışma imkanı bulamayacak binlerce insanı iş sahibi yaptık" diyerek karşılık veriyordu.
Sayfa 87
"Rüya Takım" altın madalyalarını almak için kürsüye doğru yürüdüğü sırada, Jordan logo problemini çoktan çözmüş, ABD bayrağına sarınarak Reebok logosonu gizlemişti.
Sayfa 82