"Nice insanlar gördüm ben Mihriban. Alışkan elleri kötülük etmeden duramazdı . Yalan söylemeden edemezdi dudakları. Gurur kötü dikilmiş bir elbiseydi üzerlerinde."
Ey aşk!
Ne çok kitap yazıldı hakkında...
Ne şairlerden okuduk seni...
Bunların içinde çok güzelleri de vardı.
Ama benim son yıllarda aşka dair okuduğum en güzel satırlar belki de bu eserdeydi.
"Olduğun gibi seviyorum seni. Olmanı istediğim gibi değil!" (s. 145)
İnsanları beğeniyor ve hayatımıza alıyoruz. Sonra yavaş yavaş onları
“El kızının evine mektup gitmez" diyerek yazdığı Mihriban türküsünü gazeteye ilan veren Abdurrahim Karakoç’un sevdiği kızın adı sorulunca “Yazman gurban oluyum, sevda sırrınan olur.” diyen Neşet Ertaş’ın zerafeti ve naifliği neden yetmedi bu dünyaya?
"Dinle! Sana sevmenin ne olmadığını söyleyeceğim önce. Ne olduğunu sonra anlayacaksın. Dinle! Sevmek alışveriş değildir,geometri değildir, aritmetik değildir. En değerli şeydir belki ama karşılığında hiçbir şey alınmaz. Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek. İskambil kâğıdı değildir, zar değildir, bir dilim değildir.
-Bir gün Mihriban'ı göreceğinize inanıyor musunuz?
-Bilmiyorum, görmek de istemiyorum. Değişmiştir şimdi, ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. Niye görelim? Öyle kalsın ya... İnsanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir..
.
🌸