•Yıkıntı Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden biri. Savaş karşıtı metinler arasında romanlar ön plana çıkmışken bir tiyatro metniyle bunu hissettirmek ayrıca bir ustalık gerektirir.
•Genç yaşta kaybettiğimiz Borchert, ikinci dünya savaşının ardından insanlarda, toplumda ve ruhlarda oluşan çatlakları atlatıyor metinde. Baş karakterimiz Beckmann Sibirya’dan döndükten sonra hiçbir şey bıraktığı yerde değildir. Evler, insanlar, eşi, ailesi... Çaldığı tüm kapılar yüzüne kapanırken kapıların dışında kalan Beckmann ölümle hayat arasındaki ince çizgide çoğunlukla içindeki “Öteki” ile diyalog halinde.
•Toplum, Tanrı, savaş, insanlık, farkındalık, hassasiyet, mücadele, ölüm, vazgeçiş, arzu, isteksizlik, nihilizm, antimilitarizm kavramlarını sorgulayacağınız muazzam bir eser.
•Son olarak eklemek isterim ki beni en çok etkileyen durum oyunun yazarın ölümünden bir gün sonra sahnelenmiş olması... Yıkımlara öyle alıştık ki insanlar olarak, yıktıktan yahut kaybettikten sonra varolanın değerini daha iyi kavrıyoruz.
Keyifli okumalar-mümkünse-.