I see the cabin. The cabin. This small, but cozy-looking shape in the distance. Shelter. Safety. Home. We can make a home out of that, I think. I turn to Ainsley, and she’s sat herself down, her tiny palms pressed against the ground.
AĞLIYORUM
“No,” I whisper. “I can’t …” I look up at Sloane and she looks down at me with the sorriest eyes. A tear slides down her face. I turn back to Ainsley and her head begins to twitch, jerky little nods. The sight makes my stomach hurt. I gently ease her back on the ground and I don’t recognize her anymore. She looks smaller than she already is, like she’s not wearing her body right.
Reklam
131 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yakında, Hiçbir şey çok uzak değil.
Heinrich Böll
Heinrich Böll
'den okuduğum ikinci roman. Kendine has bir kalemi var. Eleştiri ağırlıklı ve psikoloji, duygu yüklü. 1972 Nobel edebiyat ödüllü olan yazarın
Palyaço
Palyaço
eseriyle tanıştım ve bu eser dini eleştri sebebiyle zamanında yasaklanmştır. Yazarımız
Trenin Tam Saatiydi
Trenin Tam Saatiydi
eseriyle beraber bu sefer ikinci dünya savaşında bulunan kendi ülkesini eleştirmiş ve
Trenin Tam Saatiydi
Trenin Tam SaatiydiHeinrich Böll · Can Yayınları · 2019485 okunma
Hakikatin mahbesinde kalmaya sanki kim razı olur? Herkes hayyilesindeki bir İspanya şatosunda yaşar. Herkes atinin ziyafetinde mestolur. Herkes ömrünün serabında ezeli bir vuslat sezer. Her muhayyilenin içinde mev'ut bir Cennet vardır. Her ömrün bir kısmı orada geçer. Nice küçücük kızlar, ilk süslü esvaplarını giydikleri aynalarının karşıunda, kendilerini dünya güzellik kraliçesi addederler. Nice anneler, çocuklarının oyunlarına dalarken kendilerini meşhur dahilerle kumandanların tarihtî anaları bilirler. Nice çirkin kadınlar, seyrettikleri filmlerden sonra kendilerini sinema yıldızlarının yerlerinde görürler. Nice müflisler, kafalarında devlet bütçelerini tanzim ederler. Nice şairler, daha bir mısra söylememişken zamanlarının en büyük dahisi olduklarına inanırlar. Nice muharrirler, bütün ömürlerinde yalnız kimsesiz yerlerin karanlıklarında kalırken güya kendilerine hayran gözler karşısında yaşadıklarını hayal ederler. Nice mühendisler daha bir kulübe inşa etmemişken kıtaların yüzünü değiştirmeyi kurarlar. Nice açlar, daha dikmedikleri ağaçların meyvelerinden o kadar bol yerler ki, mide fesadına uğrarlar. Nice yaya gördüklerimiz, başlarında taşıdıkları bir otomobil içinde gezerler ve hayretle aldığımız selamlarını bize oradan verirler. Nice mağluplar, hayallerinde, düşmanlarından intikam alırken, onu terzil etmekle kanmaz, idam ettirirler. Nice harabeler içinde cihangirlik hulyaları doğar ve yaşar. Nice sümüklü böceklerin gönüllerinde şık oldukları yıldızlar yanar!
Mutluluğun bir şeyi bulmaktan çok, onu aramakla ilgili olduğu sık sık söylenir
Sayfa 12
Altı Bekçi Atlıkarıncada
Monolog Yaşayamadığım çocukluğumun özlemi hâlâ içimde kıpırdaşır. Çocukluğumu hiç yaşayamadım. Hiç bir oyuncağım olmadı, ne oyuncak tirenlerim, otomobillerim, ne leğendeki suda işleyen oyuncak vapurlar... Mile oynayamadım, bitek zıpzıpım olmadı.. Hiç uçurtma uçurtmadım. Hiç çember çevirmedim. Hiç salonum olmadı. Annemle bir zengin evine bayram ziyaretine gitmiştik. Zengin çocuğunun bi dolu, bi dolu, biçok, biçok oyuncakları vardı. Raylar üstünde giden tirenine tirenine tirenine tireni tiren tir... dokunmak istedim. Elimi uzattım, Annem fısıldayarak payladı: -şışşt, bozarsın! Çektim elimi...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri125
260 öğeden 251 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.