Nihayet ocak ayının başında şark zaferinin getirdiği tatminle İstanbul rahat bir nefes aldı. Anadolu sadece çarpışmıyordu. Üstelik zafer kazanıyordu. Hatta mütareke ile elimizden alınan vilayetler elimize geçmişti. Bugünlerin en mühim hadisesi, o vakte kadar mücadelenin kahramanlarının İstanbul’da güçlükle anılan, hele gazetelere pek az yazdırılan adlarının şimdi açıkça sütunlarda geçmesi, Milli Mücadele’nin kabul edilmesiydi. Fakat sonu ne olacaktı. Hemen herkeste bu sual vardı. Herkes fert olarak çarpışmanın bir namus borcu olduğunu idrak ediyor, fakat bir araya toplandığı zaman netice, netice, netice ne olacak? suali ortaya atılıyordu. Bu sual şu psikolojik hakikatten geliyordu. Fert olarak şahsen milli namus uğrunda ölüme razıydı. Fakat cemiyet olarak bir istikbal endişesi içinde idi."
Sayfa 237 - Dergah YayınlarıKitabı okuyor
226 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
BU KİTAP HARİKA
Tarih alanında ve bu tarz çalışmalarda tam aradığım kitaplardan biri. Lafı uzatmadan, okuyucu sıkmadan bilgiler verilmiş. Milli Mücadele zamanında vatana türlü şekillerde ihanet etmiş ve çıkarılan kanunla 150’likler listesine alınmış ünlü kişilerin yaşamı ve onların çocuklarının ya da akrabalarının hayatlarını çok etkili bir dille anlatmış. Bu kitaptan da şu sonucu çıkarabiliriz: Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyet’i kurduktan sonra vatana karşı suç işlemiş kişilerin çocuklarını yaftalamamış, liyakati ön planda tutarak bu kişilerin çocuklarına ve akrabalarına her türlü devlet imkanını sunarak devlet kademesinde çok önemli görevler vermiştir. Cumhuriyet rejimi kin tutmamış ve kinle yükselmemiştir. Aklı ve bilimi öne çıkarmıştır.
Babalar ve Çocuklar
Babalar ve ÇocuklarCeyhun İrgil · Sia Kitap · 202123 okunma
Reklam
"Sürekli olarak mebusluğa tayin edilenlerden biri Emin Sazak'tır.Emin Sazak,1920-1950 arasında, yani otuz yıl müd­detle, devamlı olarak mebusluk yapmıştır.1920'li yıllarda dere­beyliğine dayanarak mebus seçilmiştir ... 1927, 1931,1935 dönemlerinde bizzat Ebedi Şef ,Gazi Mustafa Kemal, 1939, 1943 dönemlerinde de, Milli Şef İsmet İnönü tarafından mebus­luğa tayin edilmiştir. "
ÇOK ÇOK ÖNEMLİ BİR TESPİT Neden Japonya'daki çocuklara kahvaltıda çok yumurta yediriyorlar? Dikkatli okuyunuz... Osmanlı Devleti'nin son 200 yılı dahil olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin gıda politikasını Emperyalistler dizayn ettiğinden beri zihinsel olarak sağlam bir gençlik maalesef yetişmiyor. Asıl sorunun kaynağına hiç
Atalarımızın insanları ağaç ve bitki sevgisine teşvik için dal kıranın baş kesmiş kadar suçlu olduğunu belirtmeleri eskiden beri Türk-İslam töresinde ağaç ve bitki hukukunun derinliğini gösterir. Fatih'e atfedilen "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim." sözü de bu anlayışın tezahürüdür. Ne ki, bizler "Dal kıran baş keser." sözünü "Ali kıran baş kesen" yapıp Anadolu'yu ağaçsız, bitkisiz bırakmışız. Doğu ve Güneydoğu'da bir tek yaprak olmaksızın uzayıp giden bozkırlar bir milli ayıp değil de nedir? Devleti bir kalem geçelim, peki bölge insanının ağaç sevgisi bu kadar mı azalmıştır?!.. Eğer öyle ise elbette "Dalı kıran başı keser." sözü "Ali kıran baş kesen"e dönüşmekte gecikmeyecektir. Çare, belki de bu sözü "Dalı kıranın başı kesilir" şekline dönüştürmekten geçiyor. Ağaç dikmek geleneğini yitireli çok olmuş; bari ağaç katlinin önüne geçilebilse.  
Her milletin onur duyması gereken milli kahramanları vardır. Onları zavallı insanların ellerinden almamalıyız.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.