Onlar ki, her seferinde "atalarımız" diye geçmişleriyle övünürler ama Kanuni Sultan Süleyman'ın 29 Haziran 1572'de Mimar Sinan'a gönderdiği şu fetvadaki çevre bilinci ve kent sevgisinden yoksundurlar: "Hassa mimarların başı Sinan'a hükmüm ki; Rumeli'den ve başka yerlerden gelip doğramacılık ve yapıcılık ilminden haberi olmadığı halde, ellerine arşın alıp mimarlık ederek işin yabancısı olduklarından, yaptıkları evlerin çoklukla ocakları tutuşarak yandıklarını bildirdiği için buyurdum ki; emrim ulaştıkça bu konuya kendini vererek, yapıcılık ve dülgerlik ilminden haberi olmayıp ellerine arşın olarak mimarlık eyleyenleri yasaklayıp, senin bilgin olmadan öyle yeteneksiz kimselere mimarlık ettirmeyesin."
Taş, toprak, deniz, hava ya da su; bizim tarafımızdan tarif edilmeden önce, birer manaları var mıydı? Aşk, yüreklerimize indirilmese, sadece basit bir kelimeden ibaret değil miydi?
20 yaşındaki oğlu Şehzade Mehmet'in vefat etmesine çok üzülen Kanuni Sultan Süleyman Han, oğlunun ismine bir cami yaptırmak istemiş. Mimar Sinan'ı yanına çağırarak emri vermiş. Böylece 1544 yılında Şehzade Camii'nin yapımına başlanmış. 4 yılda tamamlanan bu muhteşem caminin avlusunda medrese, han, hamam ve hastane de varmış. Sinan, Şehzade Camii'ne "çıraklık eserim" demiş.
Kanuni Sultan Süleyman Han, İstanbul'da, kıyamete kadar ayakta kalacak, adına yaraşır bir eser bırakmak istemiş. Bu yüzden Mimar Sinan'ı yanına çağırıp ihtişamlı bir külliye (içinde cami, medrese, kütüphane vs. bulunan yapılar bütünü) yapmasını istemiş. Böylece Mimar Sinan, "Gayret bizden, tevfik (başarı) Allah'tan!" diyerek kolları sıvamış. 13 Haziran 1550 tarihinde külliyenin baş tacı olacak Süleymaniye Camii'nin temelini atmış. 7 sene gibi kısa bir sürede, devrin en güzel binalarından birini ortaya çıkarmış. Süleymaniye Camii, günümüzde bile İstanbul'un Osmanlı'dan kalan en ihtişamlı camisidir. Sinan, bu cami için "kalfalık eserim" demiş.
Sultan İkinci Selim Han, Mimar Sinan'dan kendi adına Edirne'de bir cami yapmasını istemiş. Bu caminin de o zamana kadar yapılan bütün camilerden büyük olmasını arzu etmiş. Mimar Sinan, 1568 yılında başlamış Selimiye'yi yapmaya. 7 senede tamamlamış inşaatı. Selimiye Camii, dünyanın en güzel camilerinden birisi olmuş. Mimar Sinan bu cami için de "ustalık eserim" demiş.
Herkese Merhaba ✓
Bugün Umut Altuğ 'un kaleminden Nemrut ve Kayıp Mezar ile geldim.
✓ Mimar Sinan Üniversitesi Arkeolog bölümü Profesörü Dr. Oktay Çetin Oxford Üniversitesinde yüksek lisans yaptıktan sonra Nemrut, Göbeklitepe, Hasankeyf ve Zeugma'da alan çalışmaları yapmış önemli bulgular ile adından süreli bahsedilmiştir.Yine bir gün eve çalışma yaptığı zaman arkadaşının yakılarak korkunç bir cinayete gittiği haberini alır.Komiser Vedat cesedin yanında kendisine yazılmış bir not olduğunu söyleyerek onu olay yerine götürür.Notta yazan "Ateş suya dönüşmedi"mesajı ile Oktay Çetin cinayetin Hz.İbrahim'in ateşe atılması ile aynı şekilde yapıldığını fark edince büyük bir şok yaşar.Bu olay cinayetler halkasının ilk başıdır ve cinayetlerin devamı gelecektir.Nemrut ve Kayıp Mezarlar'ın da işin içine girmesiyle işler iyice çıkmaza girer.Peki bu cinayetler neden işleniyordu ve Oktay Hoca ile bağlantısı neydi?
✓ Tarihi mekanların bu kadar güzel bir olay örgüsü içerisinde özellikle polisiye türünde böyle güzel bir kurguya konu olacağını asla düşünmezdim.Okurken o yerler ve olaylar hakkında bilgilerin de içinde olduğu dolu dolu bir eserdi. Bu sürükleyici yolculuğa çıkmak isterseniz tavsiye ediyorum √√√
Kendi şehrimde bile Mimar Sinan eseri varmış. Ben yıllarca yaşadığım şehrimin tarihini hiç araştırmamışım merak etmemişim. Bu yapıları sürekli gördüğüm halde kim tarafından yapılmış yeni öğreniyorum. Yazık bana! 😰
Kılıç Ali Paşa, devrin padişahı Sultan III. Murad'dan, cami yapmak için deniz kenarında bir yer tahsis etmesini ister. Fakat Sultan III. Murad karadan bir karış bile vermeyince deniz üzerine inşa edebiliyorsa etmesine müsade eder. Durum Mimar Sinan'a anlatıldı ve ondan imkansızı yapması istendi. Mimar Sinan işe koyuldu ve inşaata başladı. Herkes 'Yıkılacak, böyle su üstünde cami olmaz' diyordu. Sinan söylentilere kulaklarını tıkamış çalışıyor ve zaman zaman şöyle dua ediyordu:
"Deryalar kudursa ve azgın dalgalar kubbenin tepesinden aşsa, yine bu mabedi kıyamete kadar baki eyle Ya Rabbi!"
Eserini tamamladı ve anahtarı Kılıç Ali'ye teslim etti.
Bu cami, Mimar Sinan'ın eşsiz dehasını yüzyıllar sonrasına taşıyan eserlerinden yalnızca biridir.
Kılıç Ali'nin kabri de bu camidedir.