Yalnızlığın zulmü dayanılmaz bir hal alıyordu çoğu zaman. Bazen içinde biriken seslerden öyle bunalıyordu ki, avazı çıktığı kadar bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Kimi zaman daha fazla dayanamayıp cılız naralar atıyor, sonra da kendi sesinden ürkerek eliyle ağzını kapatıyordu.
Bir insan susunca, sesi içinde dolaşmaya başlıyordu. İyice yayılıyordu. Sonunda gözlerde, ellerde, oturuşta, yürüyüşte, ette, kemikte çin çın ötmeye başlıyordu bu ses. Dünyayı anlamak için susmak yetiyordu.