Almanlarda mine çiçeği: "Beni unutma!" anlamına geliyordu.
Reklam
Lütfen okuyun. Herkes nasibi olanı alsın.
Hakim yaşlı çifte sormuş: “Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?”Yaşlı kadın cevaplamış: “Hakim bey bir ay öncesine kadar aklımda böle bir şey yoktu.Eşim bana mine çiçeği getirdi ,ben de çiçekleri çok severim çiçek çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve kocam düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi.Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım.Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde ,bir gün fark ettim ki kocam bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp da çiçeği sulamadı.Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim.” Hakim kadına hak vermiş ama adettendir diye bir de adama sormuş: “Senin söyleyecek bir şeyin var mı?” Yaşlı adam cevaplamış: “Eşimin anlattığı her şey doğru ,tek bir şey dışında.Mine çiçeği çok sulandığında ölür.Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum .Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı.O her uyanığında ben de uyanık olurdum,işini bitirip uyuduğunda gidip çiçeğin suyunu boşaltır,peçetelerle tprağını kuruturdum.Sonra da yatağa gelip ,bana hayatı bahşeden,canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya severdim...” Hakim çifti boşamamış.
112 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Uzun süredir Öykü Gazetesi'nde editör ve yayına hazırlayan olarak yazın hayatında olan ve bir kısmı dergilerde yayınlanmış öyküleriyle tanınan Zeynep Gülçin, çiçeği burnunda kitabıyla gönlümüzü feth ediyor. “Yağmur Fena, Burda Kal” isimli ilk öykü kitabının son sayfasını okuyup kapağını kapatınca bizleri, bir kez daha paralel evrenlere ve o evrenlerden birinde bambaşka bir Zeynep Gülçin’in var olduğuna inandırıyor. Kaybetmeye, yaşamın kıyısında kalmaya alışmış, kendi kuyusunun derininde boğulmuş bu öykü insanlarına Zeynep’in öz yaşamında rastlamak güç ama bu insanları gözümde tutarlı kılan ve büyüten tarafı sorarsanız, tüm kahramanların aslında kendi yollarında mutlu olmaları ve öykülerinin sonunda bir şekilde doğrulabilmeleriydi. Öte yandan Zeynep’in sihirli kalemi sabah uyandığınızda sizi bu kısa öykülerin dünyasına çekmeden “Nezahat neden sevinsin, Mine neyi itiraf edecek” :) gibi soruları sormadan; gün içersinde onların dünyasının detaylarına sürüklemeden bırakmıyor. "Sıla" daha önceden Öykü Gazetesi'nde okuduğum favori öyküm. Bunun dışında "Günah", "Bir Gece", "Kambur" ve "Muhtarın Oğlu" en beğendiklerim. "Öç" ise hikâyenin anlatımında yazarın ustalığını konuşturduğu bir öykü olmuş.
Yağmur Fena, Burada Kal
Yağmur Fena, Burada KalZeynep Gülçin · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202012 okunma
-Sevmek ile beğenmek arasındaki farkı biliyor musun Pooh? -Hayır Piglet, anlatsana. -Eğer bir çiçeği beğenirsen onu koparırsın. Ama onu seversen her gün gelip sularsın.
Neyzen, Hayyam, Şair Eşref, Gürpınar
_Ben sana bok demem. Boklar duyar ar eder. Bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. Tanrı senin hamurunu, necasetle yoğurmuş. Anan seni sıçar iken, yanlışlıkla doğurmuş. _Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararım içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye. Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim _Göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan.
Reklam
497 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.