bu yorgun teneke solucanlarda yolculuk ederek güne başlayan lakin içinde zamanı tükettiği gün boyunca ne kadar yol aldığını bilemeyen yüzleri yerçekimine yenik insanlar görüyorum. harama uçkur çözen veled i zinalar, helale şüphe ile bakan cesareti noksanlar, doğruyu unutmuş yalana tapanlar, yüzündeki çizgilerde öykülerini saklayanlar; onlarca ses, onlarca ten, onlarca renk, onlarca koku... her birinin gözlerinin ardından sakladığı sırları, başlarının tepesinde birbirleriyle dirsek temasında düşünce balonları var lakin yanıbaşındakinin neler düşündüğünden bile bihaber durumdalar... balonlardan düşen parçaları tek tek toplayınca kendini görüyor insan. noktalar çizgileri, çizgiler resimleri, resimler geçmişi çağırıyor. çocukken üzerinde oyunlar oynadığım parktaki kum tanelerine selamlar olsun; gördüğüm her karede insana kendinden bir şeyler hatırlatan o eski izler var.