Zavallı kalbim, minik bir kuş gibi çırpınıp kaçtı göğüs kafesimden, geldi avucumun içinde attı. Kalbim, benim harap yüreğim, dile kolay altmış dokuz senedir, ne heyecanlara, ne azaplara rağmen vazgeçmedi çalışmaktan. Benimle birlikte tasalandı, yaşlandı, yavaşladı, marazlandı, ama durmadı dirayetli, gayretkeş kalbim. Taşıdığı yükün altında ezilip de sahibini yarı yolda bırakmadı. Fakat bu gece ya doludizgin koşacak ya da fücceten duracak. Çaresi yok.
Doğan KitapKitabı okudu
264 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Sarsıcı Bir Roman
#okudumbitti #boyalıkuş Nerden başlasam, nasıl anlatsam? Kitaba başlamadan önce hakkında duyduklarım vardı elbet ama ben de bir küçük araştırma yapmıştım hem yazar hem kitapla ilgili. Edebiyat dünyası bu kitapla ilgili "II. Dünya Savaşını en gerçekçi anlatan roman" görüşünde birleşmiş. Haklılar mı? Şüphesiz haklılar ama eksik olan bir tarafı var bu görüşün. Boyalı Kuş, savaşın içini anlatmıyor, savaşın kıyısında yaşananları, savaşın dolaylı izlerini gözler önüne seriyor. Hele ki bunları küçücük bir çocuğun gözünden anlatması romanı en üst seviye gerçekliğe taşıyor. Bu kitapta nefret var, şiddet var, işkence var, eziyetlerin türlü çeşitlisi var. Taraflar var, tarafını seçemeyenler var. Yollar var, yolunu bulamayanlar var. Dinmeyen bir öfke, bitmeyen bir düşmanlık var. Cehalet var hem de en koyusundan. Sevgi mi? Ah o yok işte. Var ama 7 yaşındaki bir çocuğun kalbi kadar ancak... Dünya kocaman bir nefret diyarıyken minik bir yürekteki sevgi, sevme ve sevilme arzusu... Okurken zorlandığım bir kitap oldu Boyalı Kuş. Kalbim söküldü, durup nefes alma ihtiyacı duydum pek çok kez. Tavsiye eder miyim diye sorarsanız, ederim ama sorumluluk almam. Karar sizin. Kendinizi iyi hissettiğiniz bir vakit belki... Okuyakalın...
Boyalı Kuş
Boyalı KuşJerzy Kosinski · E Yayınları · 20184,626 okunma
Reklam
Mehmet Zâhid Eser
BİR SERÇE MASALI "Âşkın kanatlarına sahibim ve uçmasını öğreneceğim. Kalbim uçuş denemelerine başladı bile." diyordu minik serçe. Sabırsız her kuş yavrusu gibi o da yuvasında kanatlarını gökyüzüne doğru açmış, çırpıyor da çırpıyordu. Havalansa ilk uçuşunda yere çakılacağından habersiz, o narin kanatlarını sadece çırpıyordu. Bilse her uçan yavrunun havadayken veya konduğu ilk dalda bir hedef hâline geldiğini, belki de geciktirirdi uçmayı yavrucak. Hayât dediğin denemelerle, hatâlarla, deneyimlerle şekil alırdı ve yavrucak da bunları yaşarayarak görecekti. Uçtukça güzellikleri görecek, tehlikelerin içinden geçecek, belki de bir avcıya kurban olacak ya da bir kapana yakalanıp özgürlüğünden olacaktı. Ama aklında sadece uçmak ve kanatlarının verdiği hür olma duygusunu hemen tatmak istiyordu: "Bu küçük yuvamdan havalanırsam eğer, kanatlarımın götürebildiği her yere gitmek istiyorum." diyordu sadece. Ve vakit gelmiş, bir deneme gerçekleştirmişti. Açtı kanatlarını, olabildiğince hızlı bir şekilde kanatlarını çırpmaya başladı ve boşluğa bıraktı kendini. Ama hiç hesap etmediği bir şey olmuştu. Her şeyi tam gibi görünse de sol kanadı kırıktı. Umutları yarım, hayâlleri o boşlukta asılı kalmıştı. Gökyüzünde süzülmesi gereken yavrucak, şimdi yere doğru son sürat düşüyordu. Uçsuz bucaksız uçmaya vesîle olacak kanatların yerini artık sonsuzluğa uçuşun kanatları yer alıyordu. Uçmak bir eylem, düşmek bir kâder ve vuslat ise kaçınılmaz bir gerçek...
Zavallı kalbim, minik bir kuş gibi çırpınıp kaçtı göğüs kafesimden, geldi avucumun içinde attı.
Zavallı kalbim, minik bir kuş gibi çırpınıp kaçtı göğüs kafesimden, geldi avucumun içinde attı..
Ah Kalbim
Canınla süpür Cânânın kapısını Merhaba Canan, rahatsız etmediğimi ümit ediyorum, yanına geldim çünkü söyleyeceklerim var sana, bugün senelerdir bir türlü bitiremediğim bir meseleyi burada nihayet başlatmaya geldim, lafı uzatmayacağım, biliyorum ki uzatırsam sadede hiç gelemeyeceğim, ben seni seviyorum. Canan, öyle böyle değil çok seviyorum, hani
Reklam
41 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.