Mualla
Mualla... Adına sonsuz notalar biriktireceğim türkü gibi kadın... Yokluğunun gölgelendiği şu ince yol kenarı pek ala bilir bizi. Bilmem adına yaraşan şu endam hangi çiçeğin gizi. Mualla... Uyurgezer değilim düşleruyurum sadece. Saçların misk ü amber kokusunu üfler ciğerlerime. Gözlerinse... Ah o gözler Mualla dilimi damağımı kurutur. Uzaklara
AHH DELİ GÖNÜL..
GÖNÜL Yine sevda seli gezer başında Bir kara gözlü yâr durur karşında Sevda gizli bir sır durur sadrında Nedir Bu telaşın ahh deli gönül... Uzak diyarlara dalar gidersin Nerde güzel görsen cananım dersin
Reklam
74 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
İki mısra okur bir ah çekersin.
İtiraf etmek gerekirse güzel şeyleri pek paylaşmak içimden gelmiyor. Konu kitaplar ve yazarlar olunca... Eskiden bir alıntının güzelliğini farketmezdim taa ki burayı yani 1k'yı kullandıktan sonra. Sözcüklerin büyüsünü kalıpların etkisini gördüm. Artık kitapları farklı bir şekil de okuykuyorum daha dikkatli daha hassas, dedektörle altın arayan fukara gibiyim. Kitapları okurken. (Fukaraysan dedektörü nereden buldun bu apayrı bir konu:),) Akif İnan'ın okuduğum ikinci güzel kitabı, şiir kitabı diyelim. Birincisi
Hicret
Hicret
Evet şiir yazarken nazik olacaksın, kalbin derisi yüzülmüş acısı hissedilecek, taptaze bir acı sinecek göğünde. Bir gayen olacak ona yazacaksın. Bir beyefendi bir hanımefendi olacaksın. Sözcüklerin takım elbiseli olacak. Cümlelerin bir yere girdi mi insalara ayağa kalkma refklesi oluşturacak. Sözcüklerine ses geldi mi koca koca orduları suspus edecek. Yazdıkların habersize dert katsın, derdi olana merhem katsın. Şarap gibi sözlerin olsun eskidikçe güzelleşen. Özünde amber koksun misk koksun. Kendine has bir teri olsun. Kelimeleri çiğnedin mi sindirmesi yıllar sürsün. Öyle kucakla ki yazdıklarını, kucağına altın oranda sığsın. Biri parmağına diğeri kirpiklerine takılsın. Gözlerini kırpınca kelimler birden şıngırtdatsın. Nefes alsın varım desin. Sen yokken konuşsun, arkanda veled-i salihan olsun... Bir şiir kitabının neresi anlatılabilir ki? Anatılacak bir şey varsa o da okuyucuda yaşatılan hezimettir, depremdir, travmadır, beyin şokudur, çalkantıdır, güzelliktir, muştudur, sevecenliktir... Iki mısra okur... bir ah çekersin. Sonra bekler tekrar okur tekrar ah çekersin. Sonra bu bana yetersin-dersin-çekip-gidersin.
Tenha Sözler
Tenha SözlerAkif İnan · Eğitim-Bir-Sen Yayınları · 2006146 okunma
"Aşkın" adının kirlendiği sokaklar beni darağaçlarına asıyor. Sanma ki beşeri bir eylemdir serin serin nefesleri kesiyor. Bir uçtan bir uca lütfuyla bütün kainata taşıyor. Sen koklamayı bil diken bile misk-i amber misali esiyor. S. K.
Mualla... Adına sonsuz notolar biriktireceğim türkü gibi kadın... Yokluğunun gölgelendiği şu ince yol kenarı pek ala bilir bizi. Bilmem adına yaraşan şu endam hangi çiçeğin gizi. Mualla... Uyurgezer değilim düşleruyurum sadece. Saçların misk ü amber kokusunu üfler ciğerlerime. Gözlerinse... Ah o gözler Mualla dilimi damağımı kurutur. Uzaklara dalışın hele arkada çalan inceden bir türkü. Sen,türkü gibi kadın ben ise ezgi bilmem Mualla... Tarifin de eşin de benzerin de yok Mualla. Dünya dünya olalı böylesi bir afet-i can görmedi Mualla yıldız bakamaz gül cemaline güneş imrenir ışıyan yanaklarına... Ah Mualla sen,sen bir mücevher kutusu ben ise oyma bilmem Mualla...
Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda, Kur’ân’ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi. Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde, kàfile-i beşer düşe kalka gidiyor. Bir kısmı selâmetli bir yolda gider. Bir kısmı mümkün olduğu kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bazı vasıtaları bulmuş. Bir kısm-ı ekseri, o ufûnetli, pis, çamurlu bataklık içinde, karanlıkta gidiyor. Yüzde yirmisi, sarhoşluk sebebiyle, o pis çamuru misk ü amber zannederek yüzüne gözüne bulaştırıyor; düşerek, kalkarak gider, tâ boğulur. Yüzde sekseni ise, bataklığı anlar, ufûnetli, pis olduğunu hisseder; fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu göremiyorlar...
Sayfa 52 - Envar Neşriyat
Reklam
194 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.