Sosyalistlerin ele aldıkları problemlerin hepsi, kozmogonik görüşler, hayaller ve mistisizm bir yana, şu iki belli başlı probleme indirgenebilir.
Birinci problem: servetlerin üretilmesi. İkinci problem: servetlerin bölüştürülmesi. Birinci problem emek konusunu içerir, ikinci problem ücret konusunu içinde taşır.
Birinci problemde, kuvvetlerin
20. yüzyılda, özellikle de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sufilik ve mistisizm dalgası Avrupa ve Amerika'yı sarmıştır. Bu artan ilginin merkezinde Rumî ve dervişler ile diğer kültürlere kolaylıkla ihraç edilebilen mesajları bulunmaktadır.
Felsefi mistisizm, yani gerçeğin tanımlanamayacağını ve ancak akılcı olmayan yollarla anlaşılabileceğini savunan görüş, tarihin başlangıcından beri vardır. Zen pratiğinin temelidir.
Allah, âlem ve insan felsefi düşüncenin üç esaslı konusunu meydana getirir. Bu üç temelden birinin ortadan kalkması bütün varlık münasebetlerini sarsabilir. Ne insan, ne Allah, ne âlem kendi başlarına ele alınamazlar. Onlardan her biri birbirine karşı mıknatıs vazifesini görürler. Bu temellerden herhangi birinin kalkması yüzünden felsefi görüş gerçekliğini ve mânâsını kaybeder. Düşünce tarihinde muhtelif istikametlere doğru düşüncenin inhirafları, bu üç ağırlık merkezinden herhangi birinin ötekileri eritmesi veya onlar içinde erimesinden ileri gelmiştir. Mistisizm insanı Allah’ta eritir ve âlemi inkâr eder. Panteizm insanı ve âlemi Allah’la birleştirir. Materyalizm Allah’ı inkâr eder ve insanı âlem içinde eritir veya âleme indirger. Bu perspektiflerden her biri Allah’ın aşkınlıktan ibaret olan asıl sıfatının inkârı ile başlarlar.
Sayfa 606 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
''İyi ile kötü, zaman gibi, düşünce dünyasının yaygın ya da temel öğeleri değildirler. Zihni hiyerarşinin en son, oldukça da uzmanlaşmış üyeleridirler.''
Bilim insanları yaratılış fikrini akıllardan silmeyi ve dönüşüm anlamında her şeyi anlamayı hedefliyorlar. Bir şeyin bir başka şeye nasıl dönüştüğünü bilmek istiyorlar. Bir şeyin, bir başka şeyden nasıl doğduğu ile ilgilenmiyorlar, çünkü burada kavrayacak bilimsel bir gerçek yok. Bu yüzden, bilimle mistisizm arasında bir sorun olmasının sebebi olarak, mistiklerin yaratılışa hayranlıkla ve merakla bakmasını, her şeyi dönüşüm olarak değil, yaratılış olarak görmesini gösterebiliriz. Mistikler, dönüşüm yasalarının, aklımızda yarattığımız illüzyonlar okluğunu, nede olsa insanların, kendi yaşamları üzerinde kontrol sahibi olmayı istediklerini söyleyebilirler.