Kendini seçemiyorsun
Bırakıp kaçamıyorsun
Yazmadığın bir hikayede
Uzun ya da kısa vadede
Az biraz keşfediyorsun
Öteki olabilmeyi
Yerine koyabilmeyi
Geride durabilmeyi
Öğreniyorsun
youtu.be/uTSYnM-UxD0
Kalbinde her dakîka şu ulvî tahassürün
Minkâr-ı âteşini duy, dâimâ düşün:
Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım?
Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım? ...
Yükselmek âsmâna ve gülmek ne tatlı şey!
Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa... Ey
Müştâk-ı feyz ü nûr olan âtî milletin
Meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin
Yüklen, getir -ne varsa- biraz meskenet-fiken,
Bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen
Esmar-ı bünye-hîzini; boş durmasın elin.
Gör dâimâ önünde esâtîr-i evvelin
Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını...
Varsın bulunmasın bilecek nâm-ü şanını
İnsanlar ikiye ayrılır;
Bazılarına bir gerçek sunulur ve onlar, ömürlerini kendilerine sunulmuş o gerçek ile geçirirler. Bazıları ise gerçeğe müdehale eder, değiştirir. Yeniden başka bir gerçek yaratırlar.