Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

MimarMaya

MimarMaya
@mmrmaya
...yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna... #138217533 sszyr #188991246 TCETVELİKORUMACEMİYETİONURSALBAŞKANI #140176031
Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama gene de hayattan bir şeyler bekliyordum
Reklam
Bana çocukluğumda öğretilen şeylere inanmıyordum, ama inandığım bir şeyler vardı. Neye inandığımı ise hiç anlatamıyordum. Bir Tanrı'ya inanıyordum. Ya da daha doğrusu Tanrı'yı inkar etmiyordum. Ama nasıl bir Tanrı'ya inandığımı tanımlayamıyordum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Reklam
Bilim günümüzde insanın aklına gelen hemen her soruya cevap verebiliyor. Geriye sadece birkaç soru kaldı ve bu sorular anlaĢılması güç olanlar. Nereden geldik? Burada ne yapıyoruz? Hayatın ve evrenin anlamı ne?
Ondan daha korkusuz, yılmaz bir ülkü adamı düşünülemez! Kararlı, vefalı, azim ve hayat, heyecan dolu olarak yürekten, candan çalışıyor, insanlığa hizmet etmek için elinden geleni yapıyor. Belki hâlâ serttir, amansızdır, hırslıdır, ama her yaptığını Tanrı aşkı için yapıyor.
Kalbim değil, kafam yol gösterir bana. Hırslarım sonsuz, gözüm açtır; başkalarından daha çok işler başarmak, daha yükseklere çıkmak isteğiyle tutuşurum. Dayanaklılığa, kararlılığa, çalışkanlığa, zekâya sonsuz saygım vardır; çünkü insanlığı büyük başarılara, yükseklere götüren yol bu özelliklerdir. Sizinle ilgileniyor, size yardım ediyorsam hayatta çekmiş, çekmekte olduğunuz çilelere acıdığım için değil, çalışkan, düzenli, gayretli, kafalı oluşunuzu beğendiğim içindir.
Onun düşüncesi yarı yarıya doğru çıktı: Kederli düşler görmedim gerçekten; yalnız, sevinçli düşler de görmedim; çünkü hiç uyumadım ki! Küçük Adela’ya kollarımı dolayıp onun o çocuk uykusunu seyrederek –öyle dalgın, dingin, öyle masum– sabah olmasını bekledim. Dipdiriydim, uyanıktım. Güneşle bir ben de kalktım. Aklımdadır, yanımdan ayrılırken Adela uykusunun arasında boynuma sarıldı. Onun küçücük kollarını boynumdan çözerken eğilip yanacıklarını öptüğümü, tuhaf bir acıyla ağlamaya başladığımı da anımsıyorum. Hıçkırıklarım çocuğun o dalgın uykusunu bozmasın, diye yanından ayrıldım. O benim geride kalan yaşantımın simgesiydi sanki. Şimdi karşısına çıkmak üzere giyinecek olduğum kişi de –hem ürktüğüm, hem de deli gibi sevdiğim insan– bilinmez geleceğimin simgesi.
Neyse ki sevincim çok geçmeden başka bütün duyguları bastırdı. Rüzgâr uğuldayarak esiyor, gök gürültüsü çok yakınlardan gümbürdüyor, şimşekler durmadan çakıyor, yağmur da sel gibi yağıyordu, ama iki saat süren bu fırtına boyunca hiç korku duymadım. Fırtına sırasında efendim üç kez kapıma gelerek korkup korkmadığımı sordu. Bunun verdiği güçle, avuntuyla her şeye göğüs gerebilirdim.
Reklam
Şu son aylarda içimde, onların uyandırabileceğinden çok daha şiddetli duygular uyanmıştı. Onların hiçbir zaman uyandıramayacağı kadar derin, keskin acılar, mutluluklar tatmıştım ben. Şimdi artık bana karşı nasıl davranırlarsa davransınlar, vız gelirdi!
İçimde ne kadar iyi, has, güçlü duygu varsa kendiliğinden onun çevresinde toplanıyor. Biliyorum, duygularımı gizlemem zorunlu; umutlarımı kırmak, onun beni önemsemeyeceğini mimlemek zorundayım; çünkü “ona benziyorum” dediysem bu, bende de onun gibi etkileyici kudret, büyüleyici kişilik var, anlamına gelmez. Yalnız, “Onunla ortaklaşa kimi değer ölçülerimiz ve duygularımız var,” demek istiyorum. Kısacası, onunla ömür boyu ayrı kalmak zorunda olduğumuzu, kendi kendime durmadan yinelemeliyim. Ama soluk aldığım, düşünüp hissettiğim sürece onu sevmemek de elimde değil.
İçimde ne kadar iyi, has, güçlü duygu varsa kendiliğinden onun çevresinde toplanıyor. Biliyorum, duygularımı gizlemem zorunlu; umutlarımı kırmak, onun beni önemsemeyeceğini mimlemek zorundayım; çünkü “ona benziyorum” dediysem bu, bende de onun gibi etkileyici kudret, büyüleyici kişilik var, anlamına gelmez. Yalnız, “Onunla ortaklaşa kimi değer ölçülerimiz ve duygularımız var,” demek istiyorum. Kısacası, onunla ömür boyu ayrı kalmak zorunda olduğumuzu, kendi kendime durmadan yinelemeliyim. Ama soluk aldığım, düşünüp hissettiğim sürece onu sevmemek de elimde değil.
‘Thornfield’i seviyorsun ha!’ dedi; sonra kıpkızıl harflerle havaya bir şeyler yazdı: Evin ön cephesine, en üst katla daha aşağıdaki kat pencerelerinin arasındaki duvara, ateşten hiyerogliflerle, ‘Elindeyse sev! Haddine düşmüşse sev!’ diye yazdı. Ben de, ‘Seveceğim işte!’ diye karşılık verdim. ‘Haddime düşmüş sevmek!’ dedim ona.
Siz ömrünüzde hiç kıskançlık duymadınız, değil mi, Miss Eyre? Duymadınız elbette; sormama bile gerek yok, âşık olmadınız ki! Bu iki duyguyu da bundan sonra tanıyacaksınız. Ruhunuz uyuyor daha. Onu uyandıracak sarsıntı olmamış. Sanıyorsunuz ki bütün yaşam şimdiye kadar gençlik yıllarınızın geçip gittiği gibi sakin sakin akıp geçecek. Gözleriniz, kulaklarınız tıkalı olarak kendinizi akıntıya bırakmışsınız; ne sulardan yükselen kayaları görüyorsunuz ne de bu kayaların dibinde kaynayan buruntuları duyabiliyorsunuz. Ama elbet siz de –mim koyun bu sözlerime– bir gün ırmağın kayalık bir geçidine geleceksiniz. Burada yaşantınızın tüm akışı altüst olacak, köpükler, uğultular içinde keşmekeşe boğulacak. Ya yaşantınızın sivri uçlarına çarpılarak paramparça olacaksınız ya da yüksek bir dalga sizi yukarıdan aşırarak durgun sulara ulaştıracak... Benim şimdiki durumum gibi...
4.347 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.