Modern dönemde Batı medeniyeti kendi içinde farklı kırılmalar yaşadı. Bu iç kırılmalar, Batılı olmayan dünya ile ve özellikle İslâm dünyasıyla yakın ilişki içerisinde gerçekleşti. Batı'nın modern tarihi, aynı zamanda Batı dışı toplumlarla olan ilişkisinin tarihidir. Avrupa kolonyalizmi, Batı'nın yeni ve modern evren anlayışının siyasî, ekonomik ve coğrafî alanlara yansımasının bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Kelimelerin Büyüsü
Modern dönemde Batı medeniyeti kendi içinde farklı kırılmalar yaşadı. Bu iç kırılmalar, Batılı olmayan dünya ile ve özellikle İslâm dünyasıyla yakın ilişki içerisinde gerçekleşti. Batı'nın modern tarihi, aynı zamanda Batı dışı toplumlarla olan ilişkisinin tarihidir. Avrupa kolonyalizmi, Batı'nın yeni ve modern evren anlayışının siyasi, ekonomik ve coğrafi alanlara yansımasının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Bu dönemde Batı sadece İslam dünyasını değil, Kuzey ve Güney Amerika'yı, Çin'i, Hint dünyasını, Afrika'yı ve Uzakdoğu Asya'yı sömürgeleştirdi. Modern Batı'nın "öteki" algısı ve fizikalist evren anlayışı, "beyaz adamın yükü"nü, "medenileştirme misyonu" olarak tanımlamasına imkan tanıyordu. Batı'nın İslam dünyasıyla olan sömürgecilik ilişkisi de bu şekilde gelişti. Bugün bu sömürgecilik ilişkisinin etkilerini popüler kültürden ekonomik küreselleşmeye kadar pek çok alanda görmeye devam ediyoruz. Aşağıda da değineceğimiz gibi, İslâm-Batı ilişkilerinin gerginlik alanlarından biri, bu sömürgecilik mirasının hâlâ devam ediyor olmasıdır.
Sayfa 33 - İSAM YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Günümüz gelişmiş toplum yapılarına post-modern yerine geç-modern desek bile, her şeyin 19. yüzyıldan ve 20. yüzyılın ilk yarısından oldukça farklı olduğunu kabul etmek gerekir. Artık kitleleri yönlendiren Marksizm, Faşizm veya daha mahalli olarak Arap sosyalizmi gibi ideolojiler tükendi. 1950 sonrasında başlayan çift kutuplu dünya 40 yıl içinde dağıldı. Geleneksel inanç ve uygulamalar toplumun çoğunluğu üzerindeki geçerliliğini kaybetti. Dünya inanılmaz bir nüfus hareketliliği içine girince gelişmiş ülkeler farklı ırk, din ve milletlerin aynı anda görüldüğü toplumlar haline geldiler. Kitle iletişim araçlarının etkisi ile insanlar aynı fiziksel mekanı paylaşmadıkları dünya görüşlerini ve hayat tarzlarını yakından tanımaya başladılar. Bilimdeki gelişmeler insanların mutlak doğru bilgiye olan inançlarını sarstı. Netice olarak bireylerin dünya bakışları ve hayatı tecrübe etme biçimleri katılığını yitirdi, bir kuşak içerisinde önemli kırılmalar gözlenmeye başladı.
Sayfa 178Kitabı okudu
Batı medeniyeti gibi İslâm medeniyeti de modem dönemde köklü kırılmalar yaşadı. Geleneksel dünya görüşünün terkedildiği modern dönemde, müslüman toplumlar Avrupa emperyalizmine ve yayılmacılığına karşı uzun mücadeleler vermek zorunda kaldılar. İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere, Avrupalılar sadece İslâm topraklarını işgal etmediler; aynı zamanda klasik İslâm geleneğiyle irtibatını koparmış yeni siyasi ve fikri elitler ürettiler. Modernleşme adına yaşanan sekülerleşme ve köksüzleşme, İslâm toplumlarında Batı'ya karşı derin bir şüphe yarattı. Bugün bu şüphe, yaşadığımız kolonyalizm sonrası dönemde de devam ediyor.
Sayfa 40 - TDV İSAM.Kitabı okudu
Modern dönemde Batı medeniyeti kendi içinde farklı kırılmalar yaşadı. Bu iç kırılmalar, Batıl olmayan dünya ile ve özellikle İslâm dünyasıyla yakın ilişki içerisinde gerçekleşti. Batı'nın modern tarihi, aynı zamanda Batı dışı toplumlarla olan ilişkisinin tarihidir. Avrupa kolonyalizmi, Batı'nın yeni ve modern evren anlayışının siyasî,
Sayfa 33 - İsam yayınlarıKitabı okudu
Postmodernite
Postmodernite ile büyük kırılmalar yaşandı. Bilim eski iddiasından uzaklaştı. Merkez ve belirleyicilik yerine izafiyete bıraktı. Kutsal bu dönemde "haz" olarak devreye girdi. Bedeni öne çıkaran modern döneme nispet, arzular, tüketimin itici gücü olarak kutsanır hale geldi. Büyük iddiaların ön görülmediği bu dönemin en önemli iddiası, iddiayı devreden çıkarmasıdır. Postmodern söylem hakikatsız bir söylemdir. Görecelik, yaşamayı önerirken, uzayan değerleri devre dışına çıkardı. Mekanı parçaladı, hayatı ironiyi açtı ve modernitenin katı hiyerarşine karşı, anarşiyi öne çıkardı. İletişimde gelinen aşamanın imkanlarıyla hayal ve gerçek iç içe geçti. Gizlinin ifşasına duyulan merak, özel alanın kamuya açılmasını normal hale getirdi. İnternet sanal bir kaçış yurdu, sığınak olarak yeni bir alan olarak ortaya çıktı. Modernitedeki aklın fonksiyonu; filmin işlevi ise pazara/piyasaya bırakıldı.
Reklam
Daha önce kısaca değinilen bir örneğe geri dönecek olursak, Orta Çağ'ın son derece dine bağlı olduğu düşünülmekte ve bu çağ gerçekten de dinin en güçlü şekilde egemen olduğu çağ olarak kabul edilmektedir. Bu durum romantik biçimde yüceltilmiş ya da yalnızca Yeni Çağ ile kurtulduğumuz, insan ruhunun korkunç bir karanlığı olarak yargılanmıştır. Durum ne olursa olsun bir yargıya varılmıştır ve bu yargı, bu genellemede kesinlikle yanlıştır. Orta Çağ köylüleri, zanaatkârları ve denizcileri de muhtemelen 19. yüzyıldaki akranlarından daha dindar değillerdi ve gerek reformları gerekse din savaşlarıyla Erken Modern Çağ, dini açıdan daha hareketli bir dönemdi. Hindistan'ın Orta Çağ'da (eğer orada bir Orta Çağ varsa), bugün olduğundan daha dindar olduğu da oldukça şüphelidir. Albrecht Koschorke'nin belirttiği gibi, Orta Çağ'a dini açıdan anlam yüklenmesi, aydınlanmış ve sekülerleşmiş bir modernite inşasının yan etkisidir. “Eğer insanlık, isteğe bağlı olarak daha aydınlanmış ya da inançsız olacaksa, o zaman önce ya olgunlaşmamış ya da dindar olması gerekir.”9 Bu durum, 19. yüzyıl için kesinlikle geçerli değildir. “ Artık, 19. yüzyılın, küresel ölçekte görülen bir çağ olmayışının yanı sıra, Batı Avrupa'da bile dini faaliyetlerin azaldığı bir yüzyıl olmadığı da büyük ölçüde kanıtlanmıştır.” Fakat çağlar arasında geri gidildiğinde bile dini açıdan kırılmalar görülür. “Bu durum, en azından Orta Çağ insanına dini açıdan güvenliği garantilemeyi gerekli kılar.”
Batı medeniyeti gibi İslam medeniyeti de modern dönemde köklü kırılmalar yaşadı. Geleneksel dünya görüşünün terk edildiği modern dönemde, Müslüman toplumlar Avrupa emperyalizmine ve yayılmacılığına karşı uzun mücadeleler vermek zorunda kaldılar.İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere, Avrupalılar sadece İslam topraklarını işgal etmediler;aynı zamanda klasik İslam geleneği ile irtibatını koparmış yeni siyasi ve fikri elitler ürettiler. Modernleşme adına yaşanan sekülerleşme ve Köksüzleşme, İslam toplumlarında batı'ya karşı derin bir şüphe yarattı. Bugün Bu şüphe, yaşadığımız kolonyalizm sonrası dönemde de devam ediyor..
Sayfa 40 - İsamKitabı okudu
Bireyselleşme süreçlerinin, bu burada gözle görülür derecede belirgindir, her zaman iki yüzü vardır. Bir taraftan içinde daha fazla özgürlük şansı barındırır, hayat çemberinin çapını genişleten bir unsur olarak, hareket etme alanında ve seçme olanaklarında yeni kazanımlar olarak anlaşılır. Ama öteki taraftan hayat akışına yeni riskler, çatışmalar ve kırılmalar getirir. Özgürleşme sürecinin bu iki yüzü, özgürlüğün öteki yüzü ve vaatler arasındaki diyalektik, özellikle ikili cinsel ilişkilerde de kendini gösterir. Evliliklerin modern öncesi toplumun sınırlamalarından, kontrollerinden, zorlamalarından kurtulduğu, iki bireyin özgürce seçtiği bir birlik olduğu çarpışmalar, çatışmalar ortaya çıkar. Bir başka şekilde söylersek: Aşk, nihayet galip geldıği noktada, yeni yenilgiler tatmak zorunda kalır.
“yüksek eşitsizlik seviyesi, toplumlar üzerinde istikrarı bozucu etki yapan olumsuz sosyal, ekonomik ve politik sonuçlara yol açabilir; toplumsal huzursuzluk ve güvensizlik doğurabilecek siyasi ve toplumsal kırılmalar yaratabilir."
Reklam
Eşitsizlik bombası çok da uzak olmayan bir gelecekte patlayacak. Dünyadaki 120 büyük şehir esas alınarak mevcut kent gelişimleri hakkında hazırlanmış BM raporunun uyarısına göre, " yüksek eşitsizlik seviyesi, toplumlar üzerinde istikrarı bozucu etki yapan olumsuz sosyal, ekonomik ve politik sonuçlara yol açabilir; toplumsal huzursuzluk ve güvensizlik doğurabilecek siyasi ve toplumsal kırılmalar yaratabilir. ". ZENGİNLER VE YOKSULLAR ARASINDAKİ FARK ÇOK BÜYÜK VE DERİN.
Sayfa 94 - Habitus YayıncılıkKitabı okudu
Modern Kırılmalar
İngilizler, İtalyanlar yahut Fransızlar sadece İslâm topraklarını işgal etmediler; aynı zamanda klasik İslâm geleneğiyle irtibatını koparmış siyasî ve fikrî elitler ürettiler.
Resim