Anne gitti ve evler döndü yazlık otellere
Anne gitti ve sular buruştu testilerde
Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir
Herkes salonda toplansa da kimse evde değildir.
Bu eseri defalarca bıkmadan tane tane okudum bir eser bu kadar güzel olabilir.
Sezai Karakoç denince aklıma ilk Monna Rosa şiiri geliyor. Hikayesini bilip şiirini okumak daha bir başka oluyor.
sezai karakoç, fuzuli'den sonra aşkın vuslat değil de hicran olduğunu anlatan en iyi şairlerden ve bu kitaptaki şiirleri de bunu ispat niteliğinde... Üstad
Sizin de oluyor mudur bilmiyorum kendi hikayenizden çıkabilmek arzunuz. Olmuyor mu? Bende sıkça olmaya başladı. Acıyor. Sebebi sonucu yok, azı çoğu yok .Şifası devası yok. Keşke bir anda unutturan acıyı bir anda alıp götüren bir iksir falan olsa...
Kaç yıldır sabahtan akşama kadar ellerimdeki morarmaların acısını çekiyorum ve aynı dizeyi
Ahh Muazzez Akkaya hanımefendi ahh..Nasıl bir sevdadır bu yaşarken sonsuz olacak bir sevdaya düşmek..yaşarken ölmek..yaşarken kendini öteli görmek..Bir bakışın ölmem için yetecek diyebilmek..onu biraz daha görebilmek için karşı komşunun bahçesinde yok pahasına çalışabilmek..tatilini heba etmek..Olmayacağını, kazanamayacağını bildiğin bir savaşa
"Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla , Mona Roza ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek"