Hiçbir şey kendiliğinden ne o kadar üzücüdür, ne de zor. Bizim gevşekliğimiz, güçsüzlüğümüzdür ona bu niteliği veren. Büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için onlara göre bir ruhumuz olması gerekir; yoksa kendi çamurumuzu görürüz onlarda. Doğru bir kürek suda eğri görünür. Önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl görüldüğü de önemlidir.
Yaşamımızı hor görmek de gülünç bir düşüncedir aslında; çünkü yaşam bizim varımız yoğumuz, her şeyimizdir.
Daha soylu, daha zengin bir varlığı olan şeyler bizimkini kötüleyebilir; ama bizim kendimizi hor görüp hiçe saymamız doğaya aykırıdır; başka hiçbir yaratıkta görülmeyen özel bir hastalıktır kendinden nefret etmek, yüz çevirmek.
Olduğumuzdan başka olmayı dilemek gibi bir saçmalıktır bu. Bu dilek yerine gelse bile bize bir şey kazandırmaz. insanken melek oluvermeyi isteyen kendi için bir şey yapmaz, olduğundan daha iyi olmaz; çünkü kendisi ortada kalmayınca kim tadacak, değerlendirecek bu değişmeyi onun yerine?
Yiğitlere değil korkaklara yaraşır feleğin sillesinden kaçmak için bir çukura, ağır mezar taşları altına büzülmek. Fırtına ne kadar sert olursa olsun, yiğit olan şaşmaz yolundan yordamından.
Gözü kararma ve sabırsızlanmadır bizi ölüme koşturan. Dinç erdem hiçbir belaya sırtını çevirmez; dertleri ve acıyı arar, yiyeceğini arar gibi zalimlerin korkutmaları, işkenceler, cellatlar diriltir, dinçleştirir onu.