«Hiç olmazsa durmak çaresini bulacak mıyım?
Hayır, yürümek lazım. Hiç bir şeyden vazgeçmemek için kararımı sonraya bırakabilecek miyim?
Yok, her şeyi kaybetmek pahasına da olsa yine her şeyi omuzlarına yüklenmek lazımdır; kendi
kendini mahkum etmek lazımdır.
Beklemeye hakkım yok, yahut da artık seçim ve tercih yapmaya kudretim yok. Eğer bizzat kendi hareketimle kımıldanmazsam, bende veya dışarıda bana muhtaç olmadan hareket edecek şeyler var; ve bensiz hareket eden her halde benim aleyhime hareket edecek.
Sulh bozgunluktur; hareketin mühleti ancak ölümdür.»
Moris Blondel:
"Hareket ediyorum, lakin hareket nedir bilmiyorum. Yaşamak istiyor değilim. Kim olduğumu, hatta var olduğumu hakkıyla bilmiyorum .
...
Demek ki hayata mahkum oldum, ölüme mahkum oldum, ebediliğe mahkum oldum! Nasıl ve ne hakla? Bunu önceden ne bilmiş ne de istemiştim."
***
Hareket denizinin kıyılarında durup onun ufuklarına dalmışken filozof Moris Blondel'in bu temaşadaki vecdini dinliyelim:
«Hareket ediyorum, lakin hareket nedir bilmiyorum. Yaşamak istiyor değilim. Kim olduğumu, hatta var olduğumu hakkiyle bilmiyorum. Bende dalgalanan bu varlık tezahürü, bu bir gölgenin silik ve yakalanmaz hareketleri, işitiyorum ki bunlar kendilerinde ebediyen ağır bir mesuliyet taşıyorlar; deniliyor ve hatta kan pahasına bile yokluğu ele geçiremem; çünkü o artık benim için yok olmuştur: Demek ki hayata mahkum oldum, ölüme mahkum oldum, ebediliğe mahkum oldum! Nasıl ve ne hakla? Bunu önceden ne bilmiş, ne de istemiştim.»
Eğer bizzat kendi hareketimle kımıldanmazsam, bende veya dışarıda bana muhtaç olmadan hareket edecek şeyler var; ve bensiz hareket eden her halde benim aleyhime hareket edecek. Sulh bozgunluktur; hareketin mühleti ancak ölümdür.