Modigliani, Picasso'yu ilk olarak Clichy Alam'na yakın bir yerde gördü: Yoldan geçen iki kişi durmuş bacaklarına bir musluk onarıcısı pantolonu geçirmiş alev rengi kazağının üstüne yakası açık kısa bir palto çekmiş orta boylu bir adama bakıyorlardı. Pantolonunun beline, o günlerde marangozların törensel bir biçimde yaptıkları gibi, kırmızı flanelden bir kuşak da sarmıştı. Kuş üzümüne benzer olağanüstü gözleri vardı. Başındaki küçük İngiliz kasketinin altından alnına bir tutam saç dökülüyordu. Önünde tasması kocaman beyaz bir köpek gidiyordu. Modigliani, yolda duralayan iki gençten birinin ötekine "Köpekli Picasso'yu gördün mü?'' dediğini duydu. Demek Picasso oydu. Modigliani, bu sanatçıyı tanıyan iki genç adamı kıskanmıştı. O sıralarda yirmibeş yaşıdaydı Picasso: Anarşist. Barcelona'da yayımlanan birkaç haftalık dergiye resimler çizen işçi kesimine özge resimleri ilgi uyandıran Stcinlen'den esinlenen bir gerçekçi. Royal Sokağındakilerden tut Montmartre'daki Fauvet'ye değin bir sürü içki-evinin, Lapin Agile'in ve Kırmızı Degirmen'in (Moulin Rouge'un) Toulouse Lautrec'i gibi bir sanatçı olup çıkmıştı. Mavi dilencilerin pörsük memelerini boş yere çocuğuna emzirten anaların, palyaçoların ve tığ gibi cambazların sanatçısıydı o.
Moulin rouge-kırmızı değirmen
the greatest thing you'll ever learn is just to love, and be loved in return... Öğreneceğin en önemli şey sevmek ve karşılık olarak biri tarafından sevilmendir.
Resim