“Şehzadeliğinden itibaren yatak örtüsü, masa örtüsü, koltuk, gömlek, pijama, fincan ve tabak gibi günlük hayatında kullandığı çok çeşitli eşyalarında Abdül Hamid isminin Latin harfli ‘AH’ sembolü alıyor.”
Masonluk günümüzde tüm kötülüklerin müsebbibi ve Siyonizmin hedeflerine gitmek için kullandığı bir yöntem olarak görünüyor. Menşei İngiltere’ye dayanan bir örgütün bugün İsrail ve Siyonizm ile ilişkilendirilmesi ilginç olmasının yanında komik de.
Yazar güzel bir araştırmanın sonucunda el altında bulunması gereken bir kitap yazmış. Kitap çoğunlukla Masonların yaşadıkları olaylar çerçevesinde ele alınıyor.
Masonluğun ortaya çıkışını, sembollerinin ne anlama geldiğini, kuruluş felsefesi vs. gibi aklınıza gelebilecek konulara açıklayıcı bir üslupla yaklaşmış yazar.
Kitapta Masonluğun İngiltere’den Kıta Avrupası’na geçişini, Fransa’da kabul edilmesini, Almanya’da ortaya çıkıp İllüminati’ye kaynaklık yapmasını, İtalya’da yayılmasını sonrasında Amerika’da kendine yeni bir boyut bulmasını ve Afrika, Hindistan gibi kıtalarda yaygınlaşmasını da bulacaksınız.
Ele alınan bir başka konu ise Masonluğun ve Masonların tarihsel süreçte uğradıkları zorlukların anlatılması. Franco İspanya’sında, Mussolini Italyası’nda, Hitler Almanya’sında nasıl karşılandığı ve geçirdikleri zorluklar ele alınan başka bir konu.
Masonluğun en büyük söylemi olan ‘Eşitlik’ ile siyahilerin Masonluğuyla birlikte kabul görmemeleri arasındaki uyumsuzluk ve siyahilerin mücadelesi de kitapta mevcut.
Okurken bilgilendiğim ve keyif aldığım bir kitap oldu.
KardeşlikJohn Dickie · Kronik Kitap · 202323 okunma
Hocalar için darağaçları kuran, onları İstiklal mahkemelerinde yargılayan Halk Partisi, 1946'dan sonra ayakta kalabilmek için hocalara yöneldi. Bu insanlık tarihinin en derin din istismarlarından biridir.
Hangi hocalar için darağaçları kuruldu ? 46'dan sonra hangi hocalara yönelindi ? Kaç tane örnek veriyor mesela ve Elmalılı'yı bu hoca kategorisinde nereye koyuyor ? Tarih ilminde doğru bilgiye tek bir kaynak ile (bu şahsın yazdıkları kaynak olarak kabul edilemez ya neyse) ulaşamazsınız. Sabırlı ve öğrenmeye merakınız varsa çok fazla kaynak okumanız lazım.
Öyleyse bildiklerinizi paylaşın, biz de bilelim. Mesela bu sorduklarınıza velev ki ben cevap veremedim. Siz ne şekilde cevaplarsınız?
Yanlış anlamayın, yargılamak için değil, görüşlerinizi öğrenmek için soruyorum.
Enver Paşa, Harbiye Nazırı olduğunda 32 yaşında idi. Bu yaşına kadar düzenli bir orduyu komuta etmemiş, askerlik hayatı "komitacılık"tan (çetecilik) ileri gitmeyen Enver Paşa'nın denemeler ve tecrübeler zincirinden geçmeksizin üst askeri makamlara çıkarılarak Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili olması, Osmanlı Devleti için büyük bir talihsizlikti. "Bu yetişmemezlik yüzünden de emir verirken, verdiği emirlerin yapılıp yapılmayacağını bilmezdi."
Enver Paşa'nın şahsında Almanların hesabı, onun "ehliyetli ve liyakatli oluşu" değil, kendilerine "sadakati" önemli idi. Enver, Harbiye Nazırı olunca, Kayzer II. Wilhelm, uluslararası teamüllere aykırı olarak onu kutlamış, Enver'in ordu üzerindeki kontrolü "Kayzer için bir zafer olmuştur" değerlendirmesi yapılmıştı.
Almanlar için "zafer" olması, II. Wilhelm'in yıllardır beklediği "güvenilir adamları" Enver Paşa'nın iktidar olması idi. Türkiye 1. Dünya Harbi'ne girince, harbin sürdüğü dört yıl (1914-1918) boyunca İttihat ve Terakki Partisi, kendisine muhalif siyasi partileri de tasfiye ettiği halde ülke ve devletin tek hâkimi oldu. Hele harp müddetince bütün ülke sıkıyönetim altında yaşamış, bu yönetimde baş Enver Paşa olduğu için her yerde yalnızca onun emirleri ve sözü geçer olmuş, ülkeye "padişah gibi" hükmetmiştir.
Sayfa 23 - Sultan II. Abdülhamit'in Harcanması Enver Paşa'nın İşbaşına GetirilişiKitabı okudu
Bu satırların baştan aşağı kusurlu oluşunu yazarın ideolojik bakış açısına bağlıyorum. Öncelikle şuni belirtmekte fayda var ki Osmanlı'nın son 50 yılında yetişen subayların büyük bir çoğunluğu Prusya askerî sistemi hayranıdır. Hatta öyle ki Prusya sistemi dünyadaki pek çok askeriyeyi etkilemiştir. Bu konuda
Türk Ordusunda Batı Etkisi kitabına bakılabilir.
Muhtemelen yazar öncesinde veya sonrasında Alman ittifakını da Enver Paşa'nın Alman hayranlığına bağlıyordur. Bu da yanlış bilinen bir konu. Enver Paşa'nın Alman hayranlığı abartıdan öte gidemez. Almanların emri altında falan da değildir. Almanya yanında savaşı girilmesi de dönemin şartlarından öteye gidemez. Bu konuda da
İmparatorluğun Son Savaşı kitabına bakabilirsiniz.
Enver Paşa orduyu gençleştirdi. Alaylı subaylar yerine harbiyeli mezunları yerleştirerek ordunun hareket kabiliyetini artırdı. Kitabın adından da anlaşıldığı gibi yazar Sarıkamış Harekâtı hakkında da söyledikleri kuvvetle muhtemel ideolojik görüşten öteye gitmemiş. Bu konuda da en kapsamlı çalışma olan