Tuba Ulaş

Eşyaların da ruhu vardır sözünü içselleştirme nedenimi buldum:
Hatta parça ve bütün ekseninde olayı ele aldığında, canlılık ve cansızlık kavramlarının sınırlarının da karıştığını fark edersin. Örneğin insan vücudunun en küçük canlı birimi hücredir ama hücreyi oluşturan tüm elementler biyolojik olarak cansızdır. Sence de garip değil mi Pia, bir sürü cansız materyalin bir araya gelip canlılığı oluşturmasındaki büyü tam olarak nedir?
Sayfa 471Kitabı okudu
Reklam
"Until you make the unconscious conscious, it will direct your life and you will call it fate.”
The most practical way to change who you are is to change what you do.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aynı alışkanlıklarla aynı sonuçları elde edersiniz.
With the same habits, you’ll end up with the same results. But with better habits, anything is possible.
Reklam
İyi haber şu ki, beyin hayat boyu değişmeye ve gelişmeye devam ediyor. Müthiş esnek bir organ. Trene zamanında binmek birçok şeyi kolaylaştırsa da, treni kaçırmak diye bir şey yok. Beynin doğasını anlatan söz, "battı balık yan gider" değil, "zararın neresinden dönersen kardır!"
Modern çağda bu kavramı da kaybettik; ağlamayı olumsuzladık, negatif kodladık; ağlamamak lazım, ağlamak zayıflıktır gibi çok berbat bir anlayış bu. Olur mu hiç! Ağlamayan gülemez ki zaten. Gülmek ağlamanın ta kendisidir, madalyonun biri bir yüzü, biri bir yüzüdür.
Zaten düşünceden mahrum olduğu zaman insan, acayip bir şey oluyor. Kendini zehirliyor, bu bir hastalık haline geliyor. İşin kötü yanı bu hastalık bir de bulaşıcı; etrafa sirayet ediyor, insan etrafa sirayet ediyor, insan etrafa da mutsuzluk saçan bir şey hâline geliyor. O yüzden insanın; yaratılış gayesine uygun, dünyaya uğrama maksadına uygun o şeyi gecikmeden bulması icap ediyor. Ona harcanan mesai ne kadar olsa değer.
İhtiyacı aşan her şey zehir; adamın canına okur.
Aylan'ın ölümünden bir sonraki yıl, benzer yolculuklara çıkan 4176 mülteci öldü veya kayboldu...
Reklam
Çünkü sen Mervan, sen değerli bir yüksün, gelmiş geçmiş en değerli yük. Sen babanın gözlerinin ışıl ışıl nurusun. Hırpalanmış kalbinin sultanısın.
Ama bir görselerdi sevgilim. Sahip olduklarının yarısını. Bir görselerdi. O zaman daha nazik olurlardı, elbette.
Beyin gerçekten çok garip bir organdı. Vücuttan gelen tüm ağrıları hissedebilmesine rağmen kendi ağrısını hissedemezdi. Çünkü beyin üzerinde ağrıyı algılayacak yapılar yoktu.
Rakiplerimiz, mağlubiyetlerinden bile zafer destanları, kahramanlık menkıbeleri çıkarıp kitaplar doldururken, hayali zafer tabloları ressamların fırçasından tuale akarken, bizim her biri gerçekten kahramanlık abidesi olan zaferleri adeta geçiştirmemiz, "Geçmişe mazi derler" safsatasıyla tarihe gerektiği kadar eğilmememiz, övünmek şöyle dursun zaman zaman geçmişimize dil uzatmaya, adeta ondan utanmaya itilmemiz, affedilir gibi değildir.
Sayfa 171Kitabı okudu
150 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.