Mustafa UĞURLU

Mustafa UĞURLU
@mstfugrlu
Gülümse... Özgürlüğün adı; Gazze'dir, Filistin'dir...
Lisans
Niyetimiz popüler olmak değil, Abdullah olmaya gayret etmektir.
1991
330 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
"Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir."
Reklam
“Madem biz kadere teslim olup bu sıkıntıları, خَيْرُ اْلاُمُورِ اَحْمَزُهَا sırrıyla, ziyade sevap kazanmak cihetiyle mânevî bir nimet biliyoruz. Madem geçici, dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor. Ve madem hakkalyakîn derecesinde yakînî bir kat’î kanaatımız var ki, biz böyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i maneviye yapıyoruz, diye şekva etmemek lazımdır.”
"İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir. Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür’atle çalıştırıyor."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ÜÇÜNCÜ DÜSTUR
Adavet etmek istersen, kalbindeki adavete adavet et, onun refine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve hevâ-i nefsine adavet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için müminlere adavet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen, kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adavet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete layıktır. Öyle de adavet hasleti, her şeyden evvel kendisi adavete layıktır."
188 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Dil Belaları Lisan Afetleri
Dil Belaları Lisan Afetleriİmam Gazali
9.4/10 · 7,1bin okunma
Reklam
İ’lem eyyühe’l-aziz! Nefis daima ıztıraplar, kalâklar içinde evhamdan kurtulup tevekküle yanaşmıyor. Hükm-ü kadere razı olmuyor. Halbuki, şemsin tulû ve gurubu muayyen ve mukadder olduğu gibi, insanın da bu dünyada tulû ve gurubu ve sair mukadderatı, kalem-i kader ile cephesinde yazılıdır. İsterse başını taşa vursun ki, o yazıları silsin—fakat başı kırılır, yazılara birşey olmaz ha!
Mühim bir sual...
Diyorsunuz ki: “Muhabbet, ihtiyarî değil. Hem ihtiyac-ı fıtrîye binaen, leziz taamları ve meyveleri severim. Evet sevmek muhabbet hissetmek bizim pek elimizde değil. İsteyerek sevmek veya sevmemek mümkün olmuyor. Hem fıtratımızda da sevmek var. İhtiyaçlarımız var ve ihtiyaçlarımıza binaen yemeyi içmeyi seviyoruz Hem sadece onları değil. Peder ve vâlide ve evlâdlarımı severim. Refika-i hayatımı severim. Dost ve ahbablarımı severim. Enbiya ve evliyayı severim. Hayatımı, gençliğimi severim. Baharı ve güzel şeyleri ve dünyayı severim. Ama bir yandan da biliyoruz ki bunlar dünyevidir, fanidir. Bizim aslında sevgimizi bu dünyevi şeylere değil, Mahbub-u Hakiki’ye vermemiz lazım…
"Şeytanın mühim bir desisesi: İnsana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istiğfar ve istiaze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksirattan takdis etsin."
"Ey nefis! Ey zevke müptelâ bedbaht kör hissiyat! Binler dünyevî zevki alsan, şu vaziyette yine bozulur; o zevk ayn-ı elem olur. Madem yüzde doksan mazideki ahbab âdetâ, güya beni berzaha çağırıyorlar. Bu hazır zamandaki on dosttan ben kaçmaya mecbur oluyorum."
"İhtar: İbadetin ruhu, ihlâstır. İhlâs ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar."
Reklam
"Menfaat-ı şahsiyesine hasr-ı nazar eden, insanlıktan çıkar, masum olmayan câni bir hayvan olur."
Berât gecemiz mübarek olsun...
Berat Kandili vesilesiyle farklı coğrafyalarda akan gözyaşının dinmesini, Ramazan'a barış ve güven içinde kavuşmayı Allah’tan niyaz ediyorum.
"Hadiste اَكْثِرُوا ذِكْرَ هَادِمِ اللَّذَّاتِ (ev kemâ kàl) yani, “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” diye bu rabıtayı ders veriyor."
Tirmizî, Zühd: 4, Kıyâmet: 26; Nesâî, Cenâiz: 3; İbni Mâce, Zühd: 31; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:321.
Ebû Ubeydelere selam...
Nihayet Kudüs 637 tarihinde kuşatıldığında Ebu Ubeyde İslam ordusunun başkumandanıydı. Kudüs halkı İslam ordusu karşısında direnemeyeceklerini anlayınca şehrin din adamları Kudüs’ü teslim etmeye hazır olduklarını açıkladılar. Ancak bir şart ileri sürüyorlardı. Şehrin anahtarını Hz. Ömer’e teslim etmek istiyorlardı. Medine’de sahabeyle istişare eden Hz. Ömer Cabiye’ye gelerek Kudüs’ün anahtarlarını teslim aldı. Görüşmelerden sonra Hz. Ömer, Ebu Ubeyde’nin çadırına girdi. Gördükleri karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Gayet sıradan ve basit bu çadırın bir köşesinde daracık keçeden bir yataktan başka bir şey yoktu. Halife Ömer, çadırın sahibine dönerek şöyle dedi: “Ey Ebu Ubeyde! Dünya hepimizi değiştirdi. Bir seni değiştiremedi.”
1.550 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.