"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Kitapla ilgili yüzlerce inceleme varken bir de ben yazmalı mıyım diye çok düşündüm. Çünkü, #132705929 . Sonunda ne karar verdiğimi tahmin edersiniz herhalde…
Karakter rehberiyle başlamak istiyorum incelemeye. Henüz okumayanlar için yardımcı, okuyanlar için de hatırlatıcı olacağını umuyorum. Başlayalım o halde:
• Bay
*
“Cahilliğin dağlarında gezenler için; almasını bilene bilgece öğütler, yaşanmışlıkların getirdiği doğru tespit ve öneriler, samimi itiraflar; bir o kadar da topluma tenkit yağmuru. İlber Ortaylı’nın sakınmadan söylediği her söz, gençler için altın değerinde. Toplumun her kesimine ustaca entelektüel bir dokunuş, hazır olun; bu bir kültür
Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün "Ölü Canlar" isimli bu kitabı, edebiyat otoritelerince onun en önemli eseri olarak kabul edilmektedir. Gogol bu eseri üzerinde on yıldan fazla süre çalışmıştır; fakat geçirmiş olduğu psikolojik bir kriz (manik depresif psikoz) neticesinde eseri tamamlayamamıştır. 1852 yılının 11-12 Şubat tarihlerinde Gogol
İstatistikleri severim ben siteye ilk girdiğimde de gözüme ilk çarpan https://1000kitap.com/yazarlar?s=en-cok-okunanlar listesi oldu. O zaman en çok okunan yazar Elif Şafak'tı, 2 yıldır da listenin başında Sabahattin Ali vardı ve sonunda beklenen oldu ve geçen hafta Stefan Zweig en çok okunan yazarlar listesinde ilk sıraya oturdu, uzun süre
Nafile ibadetleri önemsemeyen bir kimseyi Allah, sünnetleri ihya etmekten mahrum bırakır. Sünnetleri hafife alan bir insanı Allah, farzlara riayet etmekten mahrum bırakır. Farzları gevşetmeye başlayan birisine de Allah, bir bid'atçıyı musallat eder. O bid'atçı o adamın kalbini karartır, onun istikametini bozar.
(Zünnûn-ı Mısrî)
instagram.com/reel/C1fMAQAtCR...
Şu dünyada işe yaramaz insanlara bizim ülkemiz kadar ihtiyaç duyan başka hiçbir ülke yoktur. Bizde düşünce sürekli eylemle ilişkilendirilip yozlaştırılıyor. İnsanların aşırı çalışıp az eğitim aldıkları bir çağda yaşıyoruz, çağımızda insanlar o kadar çok çalışıyorlar ki sonunda aptallaşıyorlar.
İlk kez bu kadar sade bir hikaye okudum. Fakat bu sadeliğe rağmen muazzam da bir duygu yoğunluğuna sahip idi. Üstelik üslubu da çok yalın ve yine buna rağmen imge, tespit ve masajları da çok güçlüydü. Eserin beni en çok etkileyen özelliği ise bir çocuğun ruh dünyasını -sanki bir çocuğun bedeninden yazılıyormuşçasına- yetkin bir şekilde tasavvur edebilmesiydi.
Öyleki ne Bruno ile ne de Shmuel hatta Gretel ile özdeşleşmekte hiç zorlanmadım. Onlarla çoğu kez ve aynı durumlara aynı tepkileri verdim. Hatta muhakemelerimiz, komplekslerimiz, tavırlarımız dahi aynıydı. Adına empati mi denir bilmiyorum ama ilk kez karakterleri bu kadar yakından tanıdığımı farkettim.
Diğer yandan eser, kurgusuyla, Alman aile ve toplum yapısını da ziyadesiyle sağlam bir şekilde tasavvur ediyor ve insan, eseri okuyunca “bu alman kolektif bilincinden de ancak böyle bireyler yetişebilirdi” demeden edemiyor.
Yazarın “sana anlatmak istediklerim var ama ben anlatamam sen anlamalısın” dediğini bütün satırlarından işittim.
Ve tüm bu ağır basan özelliklerine rağmen kurgu da tamamen arka plana itilmiş değildi. Zira fevkalade etkileyici bir son ile nihayete erdi. Hatta etkisi ise uzun süre ruhumu eseri etmeye devam edecek gibi...
Evet, öyle duygusal bir son ki bu, “bir şeyler yapmak gerek” güdülemesinden bir müddet yerimde duramadım. “Hissedebiliyorsan insansın” sözündeki gerçeği en deruni idrakim ile gerçekledim...
“Hiçbir suç kimliğe ait olmadığı gibi hiçbir kimlik de insanı masumlaştıramaz. Zulmeden de zulme uğrayan da tek tek bireylerdir...”
...
Bu eseri, bütün kitap severlere muhakkak öneriyorum.
🇩🇰Kopenhag Üniversitesi tarafından başlatılan 👨🏼🔬Profesör Anders Garm, önderliğindeki bilim insanları ilk kez, beyinsiz Karayip kutu deniz anasının merkezi bir beyne sahip olmamasına rağmen geçmiş deneyimlerinden öğrenebildiklerini ve davranışlarını değiştirebildiklerini keşfettiler.
Bilim insanları bu öğrenme yerinin ‘‘rhopalia’’ olarak
Milletçilik denildiğinde Türk’ü de, Fransız’ı da, İngiliz’i de Amerikalısı da mangalda kül bırakmaz. Çünkü hepsi alnına yapıştırılmış bir bayrakla doğmuştur dünyaya. Sonra da ülkesinin politikalarına göre şekillenir hayatı, hayalleri, kariyeri. Okuduğu kitapların bile ülkesinde basılıp basılamayacağına ülkesinin hükümeti karar verir.
Dünya
Beş gün boyunca Faulkner'in dünyasında gezindim. Yoruldum, zorlandım, yer yer boğuldum. Ama iyi ki de okumuşum. Edebi tatmin açısından muazzam bir romandı.
Döşeğimde Ölürken 'i okurken de benzer izlenimler edinmiştim. Aslında önce yazarın öne çıkan eseri
Bu kitabı okuyana kadar hiç Nikolay Vasilyeviç Gogol eseri okumamıştım. Açıkçası Dostoyevski'nin kalemine hayran bir okur olarak kendimi Gogol okumamış olma konusunda eksik de hissetmiyordum. Fakat Gogol'u okumaya başladıktan sonra kafamda onlarca soru işareti oluşmaya başladı. Acaba yıllardır kafamdaki o büyük tahta oturmuş olan Dostoyevski'nin