Kervan
Bırak canım, o şüpheleriyle, inançlarıyla övünsün dursun... Hayat yürüyor. Bir gün kervanın dışında kalınca anlar! Bu dünyada yeni diye bir şey var! Onu inkar edenin vay haline! Zorla değiştiremeyiz ya! Sağduyusu kendine mübarek olsun! Biz canlı hayatın peşindeyiz!
Sayfa 286 - Halit Ayarcı
Desem ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar
Reklam
Ebu Leheb`in Gazabı Neden Pazartesi Azalıyor?
Rasulullah (s.a.v)`in veladetine bütün Mekke halkı sevinmişti. Hatta Ebu Leheb, mübarek yeğeninin doğduğunu müjdeleyen cariyesi Süveybe`yi, azad ederek mükafatlandırmıstir.(Halebi, I, 138.) Bu hadiseyle alakalı olarak daha sonra Abbas şunları anlatır: Ebu Leheb`i ölümünden bir sene sonra rüyamda gördüm. Kötü bir halde idi: "- Sana nasıl muamele edildi?" diye sordum. Ebu Leheb: "- Muhammed`in doğumuna sevinerek Süveybe`yi azad ettiğim için pazartesi günleri azabım biraz hafifletilmektedir. O gün baş parmağımla işaret parmağım arasındaki şu küçük delikten çıkan su ile serinlemekteyim." cevabını verdi. (İbn-i Kesir, el Bidaye, II, 277; İbn-i Sa'd, I, 108, 125)
Hz. Âişe (r.ah) anlatır: "Bir gün Allah Resûlü pabuçlarını dikiyordu. Ben de oturmuş yün eğiriyordum. Baktım ki mübarek alınları terliyor, terinin de nurdan damlalara dönüştüğünü görünce şaşakaldım. Bunun üzerine bana baktı ve, "Neye şaşırdın?" diye sordu; ben de, "Ey Allah'ın Resûlü! Sana baktım, mübarek alnın terliyor, terler de nura dönüşüyor. Eğer Ebû Kebir el-Hüzelî seni görse, söylediği şiire senin daha lâyık olduğunu anlardı" dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Onun söyledikleri nedir?" diye sorunca, şöyle dedim: O şöyle söylerdi: "O, her türlü kusur, ayıp ve hastalıklardan uzaktır. Onun yüz hatlarına baktığın zaman, yağmur dolu bulutun şimşeği gibi ışık saçardı." Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.v) elindekini bıraktı, kalktı, bana doğru yöneldi ve iki kaşımın arasından öptü, sonra da, "Ey Âişe! Allah sana hayırlar versin. Beni öyle sevindirdin ki, ben seni böyle sevindiremedim" buyurdu.
Bırak canım, o şüpheleriyle, inatlarıyla övünsün dursun... Hayat yürüyor. Bir gün kervanın dışında kalınca anlar! Bu dünyada yeni diye bir şey var! Onu inkâr edenin vay hâline! Zorla değiştiremeyiz ya! Sağduyusu kendine mübarek olsun! Biz canlı hayatın peşindeyiz!
Sayfa 286Kitabı okudu
Rivâyete göre Süleym'in annesi Rumeysâ şöyle anlatıyor: Çocuğum ağır hasta idi. Babası Ebû Talha dışarıda idi. Çocuk öldü. Onu güzelce bir odaya yerleştirdim. Talha akşama doğru geldi, oruçlu idi. Çocuğundan sordu. Ben: -"Çocuk rahattır." dedim. Akşam oldu, iftar yemeğini verdim. Ona karşı kadınlığın cilvelerini yaptım. O, daha ileri gitmek istedi. Bu sırada ona: -"Şu komşumuzun yaptığına baksana." dedim. O da: -"Ne oldu?" diye sordu. Ben: -"Benden emânet bir şey aldılardı, onu geri aldım diye arkamdan ağlamaya başladılar." dedim. Talha: -"Hiç öyle şey olur mu?" deyince ben fırsat buldum ve: -"İşte Allahu Teâlâ bize verdiği emânetini geri aldı." diyerek çocuğun öldüğünü kendisine bildirdim. O da bunun üzerine Allah'a hamdederek: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn." dedi. Ertesi gün, durumdan Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'i haberdar ettiklerinde Resul-i Ekrem (s.a.v.): "Allahım, onların bu gecelerini mübârek kıl." diye duâ etmiştir. Râvî diyor ki: "Bir müddet sonra bu âileyi yedi nüfus olarak mescidde gördüm ve hepsi de Kur'ân-ı Kerîm okuyorlardı." Câbir'in rivâyetinde Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "Rüyâmda cennete girdiğimi gördüm. Bir de baktım ki Ebû Talha'nın hanımı Rümeysa orada." buyurdu.
Sayfa 232Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.