Kur'an Kerim
Hem bedevî bir edib فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ âyeti okunurken işittiği vakit secdeye kapanmış. Ona dediler: “Sen Müslüman mı oldun?” Dedi: “Yok, ben bu âyetin belâgatına secde ettim.” Risale-i Nur-Mu'cizat-ı Kur'âniye/192
"Sizin âzalarınız içinde en kıymetdar göz ve kulaklarınızın mâliki kimdir? Hangi tezgâh ve dükkândan aldınız? Bu lâtif kıymetdâr göz ve kulağı verecek ancak Rabbinizdir. Sizi îcad edip terbiye eden O'dur ki, bunları size vermiştir. Öyle ise, yalnız Rab O'dur. Ma'bûd da O olabilir."
Reklam
Kur'an'ın sönmez ve söndürülemez manevi bir Güneş olduğunu dünyaya ispat edeceğim.
Sayfa 34
Evet şakk-ı Kamer, nasılki bir mu'cize-i risaletidir; nübüvvetini cin ve inse gösterdi... Öyle de: Mi'râc dahi, bir mu'cize-i ubûdiyetidir; habibiyetini ervah ve melâikeye gösterdi..
Evet, o Furkan'dır ki: Şu kâinatın sahifelerinde ve zamanların yapraklarında kalem-i kudretle yazılan âyât-ı tekvîniyeyi cin ve inse ders verir.. Hem herbiri, birer harf-i mânidar olan mevcûdâta "mâna-yı harfî" nazariyle, yâni onlara Sâni' hesabına bakar; "Ne kadar güzel yapılmış, ne kadar güzel bir surette Sâniinin cemâline delâlet ediyor..!" der.. Ve bununla kâinatın hakikî güzelliğini gösteriyor..
Kur'ân-ı Hakîm, şu Kur'ân-ı Azîm-i Kâinat'ın en âlî bir müfessiridir ve en beliğ bir tercümânıdır..
Reklam
Din bir imtihandır, teklif-i İlâhî bir tecrübedir; tâ, ervâh-ı âliye ile ervâh-ı sâfile, müsabaka meydanında, birbirinden ayrılsın.. Nasılki bir mâdene ateş veriliyor; tâ elmasla kömür, altınla toprak birbirinden ayrılsın.. Öyle de, bu dâr-ı imtihanda olan teklifat-ı İlâhiye bir ibtilâdır ve bir müsabakaya sevktir ki; istîdâd-ı beşer mâdeninde olan cevâhir-i âliye ile mevadd-ı süfliye birbirinden tefrik edilsin..
Zira Kur'ân'ın vazife-i asliyesi; daire-i Rububiyet'in kemâlât ve şuûnatını ve daire-i ubûdiyetin vezâif ve ahvâlini tâlim etmektir..
Kur'ân'ın ekser âyetleri, herbiri birer hazine-i kemâlâtın anahtarı ve birer define-i ilmin miftahıdır..
Ey insan..Şu kâinattan maksad-ı âlâ, tezahür-ü Rububiyet'e karşı, ubûdiyet-i külliye-i insaniyedir ve insanın gaye-i aksâsı, o ubûdiyete ulûm ve kemâlât ile yetişmektir..
Reklam
Herbir kemalin, herbir ilmin, herbir terakkiyatın, herbir fennin bir hakikat-ı âliyesi var ki; o hakikat, bir ism-i İlâhî'ye dayanıyor..
Ey Millet-i İbrahim; İbrahimvârî olunuz.. Tâ maddî ve mânevî gömlekleriniz, en büyük düşmanınız olan ateşe, hem burada hem orada bir zırh olsun.. Ruhunuza îmânı giydirip, Cehennem ateşine karşı zırhınız olduğu gibi; Cenâb-ı Hakk'ın zeminde sizin için sakladığı ve ihzar ettiği bazı maddeler var, onlar sizi ateşin şerrinden muhafaza eder.. Arayınız, çıkarınız, giyiniz..
...her dağ, insanların lisanıyla aks-i sada sırrıyla tesbihat yaptıkları gibi, kendi elsine-i mahsusalarıyla dahi Hâlık-ı Zülcelâl'e tesbihatları vardır..
281 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.