Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın bütün hayatında vahdaniyetten sonra en daimî davası ve müddeası ve esası âhirettir. Elbette o zatın nübüvvetine ve sıdkına delâlet eden bütün mu'cizeleri ve hüccetleri, bir cihette, dolayısıyla âhiretin tahakkukuna ve geleceğine şehadet ederler.
huzur ve hitap makamıdır ki eserden müessire geçer, görür ki: Bir Sâni'-i Zülcelal, kendi sanatının mu'cizeleri ile kendini tanıttırmak ve bildirmek ister. O da iman ile marifet ile mukabele eder. Sonra görür ki bir Rabb-i Rahîm, rahmetinin güzel meyveleriyle kendini sevdirmek ister. O da ona hasr-ı muhabbetle, tahsis-i taabbüdle kendini ona sevdirir. Sözler
Reklam
Çünkü, gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefat eder ki, herbirisinin hadsiz efradı bulunan ve herbiri zîhayat bir kâinat hükmünde olan yüzbin nevi nebâtât ve küçücük hayvânât, o âlem ile beraber vefat ederler. Fakat o kadar intizam ile bir vefattır ki, haşir ve neşirlerine medar olan ve rahmet ve hikmetin mu'cizeleri, kudret ve ilmin hârikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i âmallerini ve gördükleri vazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelâl'in himayesi altında, hikmetine emânet eder; sonra vefat ederler. - 83
Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın risaletine delâlet eden bütün mu'cizeleri ve bütün delail-i nübüvveti ve hakkaniyetinin bütün bürhanları, birden hakikat-ı Haşriye'nin tahakkukuna şehadet ederek isbat ederler. Gençlik Rehberi
Sayfa 88 - RnkKitabı okudu
Şu hususu bir kere daha anladım ki, inanmak istemeyeni hiçbir kuvvet inandıramıyor. Fevkalâde hâdiseler buna kâfi gelmiyor. Gelmiş geçmiş peygamberlerin mu'cizeleri bile insanlardan birçoğunu inandıramamıştı. O zaman bana, Kur'ân-ı Kerîm'in muhtelif yerlerinde geçen "Hidâyetin, Allâh'ın bir lütfu olduğu” hakkındaki âyet-i kerîme ile bu hususa bir kat daha yakîn hâsıl oldu. Merzifonlu Muallim Cûdî Efendi'nin bunu ifâde eden çok güzel bir beyti vardır. Hidayet senden olmazsa, dirâyet neylesin yâ Rab! Arabça bilse de Bûcehl'e âyet neylesin yâ Rab? Bûcehl: Ebû Cehil
Sayfa 183Kitabı okudu
Buna dikkat et ki; o kadar karışık, sür'atli, kesretli, hakîki perdeler içinde ne kadar mükemmel bir intizam vardır ki, herşey yerli yerine konuluyor. Hayâlî sinema perdeleri dahi bunun kadar muntazam olamaz. Milyonlar mâhir sihirbâzlar dahi bu san'atları yapamazlar. Demek, bize görünmeyen o Pâdişah’ın çok büyük mu'cizeleri vardır.
Sayfa 51
Reklam
gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefat eder ki, herbirisinin hadsiz efradı bulunan ve herbiri zîhayat bir kâinat hükmünde olan yüzbin nevi nebâtât ve küçücük hayvânât, o âlem ile beraber vefat ederler. Fakat o kadar intizam ile bir vefattır ki, haşir ve neşirlerine medar olan ve rahmet ve hikmetin mu'cizeleri, kudret ve ilmin hârikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i âmallerini ve gördükleri vazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelâl'in himayesi altında, hikmetine emânet eder; sonra vefat ederler. Ve bahar mevsiminde, haşr-i âzamın yüzbin misali ve nümûne ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve bir kısmının dahi, kendi yerlerinde emsâlleri ve aynen onlara benzeyenleri îcad ve ihya olunuyor.
Yine inancıma göre, inşâallah Allah Teâlâ, zamanımızdaki Rum, Hristiyan ve Türklerin pek çoğunu da rahmet-i ilâhiyye şümülüne alacaktır. Bunlardan maksadım uzak memleketlerde yâşayan ve kendilerine İslâm'ın dâveti ulaşmayan Rum ve Türklerdir. Bunlar üç kısımdır: a) Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ismini hiç duymamış olanlar. b) Hz. Peygamber'in ismini, sıfatlarını ve gösterdiği mu'cizeleri duymuş olanlar; bunlar İslâm memleketlerine komşu olan yerlerde veya müslümanlar arasında yaşayan kimselerdir, kâfir ve mülhiddirler. c) Bu iki derece arasında bulunan gruptur. Hz. Peygamber'in ismini duymuşlarsa da vasıf ve hususiyetlerini duymamışlardır. Daha doğrusu bunlar Hz. Peygamber'i ta küçüklüklerinden beri: "İsmi Muhammed olan yalancı ve dalavercinin biri peygamberlik iddiasında bulunmuştur." şeklinde tanımışlardır. Kendilerine Resülüllah bu şekilde tanıtılmıştır. Tıpkı bizim çocuklarımızın "Adı el-Mükaffa (el-Mukana') olan yalancının biri Allah'ın kendisini peygamber olarak gönderdiğini iddia etmiş ve yalancı olarak peygamberliği ile meydan okumuştur." sözünü duymaları gibi. Kanaatime göre bunların durumu birinci grupta olanların durumu gibidir. Çünkü bunlar Hz. Peygamber'in ismini, haiz bulunduğu vasıfların zıtlarıyla birlikte duymuşlardır. Bu ise insan araştırmaya sevk etmez.
Milyonlar mahir sihirbazlar dahi, bu san'atları yapamazlar. Demek, bize görünmeyen o padişahın çok büyük mu'cizeleri vardır. Sözler(RNK) - 60
Kuşaklar çatışmasın- da, çocuklarla yaşlılar çoğunlukla aynı amaç uğrunda birleşir: birinciler mucizeler yaratır, ikincilerse bu mu- cizeleri çözümler. Doğa konuşur, görmüş geçirmişlik de çevirmenlik yapar: yetişkinlereyse işi tamamlayıp bağ- lamak kalır yalnızca.
Reklam
İmanın mahiyetindeki hârikulâde şehamet, izzet-i İslâmiyenin tabiatındaki âlempesend şecaat, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mu'cizeleri gösterebilir. Bir gün olur elbette doğar şems-i hakikat Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i âlem. * * * Sünuhat - 60
İmanın mahiyetindeki hârikulâde şehamet, izzet-i İslâmiyenin tabiatındaki âlempesend şecaat, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mu'cizeleri gösterebilir.
166 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.