Yeri gelmişken, ücretli Fransızca dersi verilir
Türk devletinin İngilizce, Almanca, Fransızca eğitim yapan liselere, üniversitelere destek vermesi, müsaade etmesi kadar feci bir şey yok. Kendi ülkesinde gönüllü olarak sömürgeciliğe alet olmaktır bu… Dil öğretmenin yolu bu okullara izin ve destek vermek değil, yabancı dil eğitimini, adam gibi lisede vermektir. Adamakıllı bir sistemle bir insanın bir yılda bir yabancı dil öğrenmesi mümkündür. Ama gelin görün ki bizde, bırakın bir dili, topu topu yedi harf demek olan notayı bile on bir yıl boyunca öğretemeyen mucizevi bir sistem var. Maalesef hâlâ da aynı yerde…
Sayfa 283 - 6. Baskı, Ocak 2022
Kızıl Goncalar ve Kızzıl Kurtlar Aynı tip senaryo, birbirinin kopyası hikayeler seyretmekten gına gelmiş midir bilmiyorum ama vakti çok, işi yok seyirci kitlesi için dizi dizi diziler, birbirini izler ve hayat böyle geçip gider.Hemen her dizide birbirinden kopuk aileler vardır. Hemen her dizide ya annesi, ya da babası bilinmeyen, evlatlık edilmiş
Reklam
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Ey "Logos"! Bu bir ideyi elimizden kaçırmak değildir de nedir?
GEOMETRİNİN KÖKENİ (
Jacques Derrida
Jacques Derrida
'nın 1962 ÖNSÖZÜYLE) -
Edmund Husserl
Edmund Husserl
- 1936/1939 Eğer bi önsözün kendisi, ağır "Fenomenoloji" içeren kısa da olsa iddialı bir metnin "Yapı-Söküm" gibi çok daha iddialı bir yaklaşımla açımlamasıysa; 200 sayfalık bir kitabın ilk 168 sayfasını tabi ki çok tehlikeli bir şekilde doldurur. Adeta bir mayın
Geometrinin Kökeni
Geometrinin KökeniEdmund Husserl · Albaraka Yayınları · 20233 okunma
Heriften hiçbir zaman hoşlanmamıştı, şimdi kendine itiraf edebilirdi bunu artık. Çatısı altında barındırıp sömürdüğü sürece içi rahat etmemişti. İlk kez yasak bir şey yapan, usulsüz yollara sapan dürüst bir insanın ruh halini yaşamıştı hep. Elbette foyasının meydana çıkması tehlikesi çok küçük, buna karşı başarı olasılığı dev gibi büyüktü, ama
Sayfa 120 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
Eserden Müessire
Kurbağa, dilinin ulaşabileceği mesafedeki sinekleri yakalar. Onun gözü yanlız canlı böcekleri görür, hareketli olmayan şeyi görmez. Etrafını ölü ve dolayısıyla hareketsiz sinekler ile doldursak, farkına bile varmaz. Kurbağanın gözü, ilmi sırlar ile dolu bir cihazdır. Şayet bu sırları çözebilirsek, füzeler için harita okuyan bir göz
300 syf.
9/10 puan verdi
Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve yine çok çok güzel çıktı :)) Aslında konusuna baktığımda bu kadar güzel çıkabileceğini düşünmemiştim böyle süprizlere bayılıyorum :) Kitabı cidden tavsiye ediyorum mutlaka okuyun Öncelikle yazar harika dili ve anlatımı ile kitaba tam bir peri masalı hissi veriyor . zaten ilk okuduğum kitapta bile hafif vardı o
Disfigured Love
Disfigured LoveGeorgia Le Carre · Georgia Le Carre · 20143 okunma
Reklam
EZAN Ezan bir feryattır , bir çığlık . Özellikle uçuruma doğru gidenlere , uçurumun kenarında dolaşanlara , uçurumdan uçanlara . Bir uyarı , bir merhamet haykırışı , bir rahmet sağanağıdır . Nefsin , gafletin , unutuşun , cahilliğin , nankörlüğün girdabında dönenlere . Dünya malının , hırsın , servetin , makam ve mevki ihti rasının , şöhret
Gel gelelim günün birinde, her nasılsa elime geçmiş bir Boğaziçi Li­mon Kolonyası'nın üzerindeki İstanbul resmini görmekle değişiverdi her şey. İki parmak kalınlığındaki resmin cart mavi sula­rına, iç burkacak denli kötü çizilmiş Şehir Hatları vapuruna bakakalıp ağlamaya başlamıştım. "Yurt özlemi" denilen, kiminin bıyık altından gülerek küçümsediği, kiminin "yabancı"yı aşağı­layarak, kendini yüceltmek için eski moda bir söyleme alet ettiği o duyguyla ilk tanışmamdı bu benim. Benliğimdeki Türk'le ilk göz göze gelişim. İstediği kadar sığ ve sıradan gözüksün, ba­sit, yalın ve açık bir biçimde İstanbul'u kendi dilimi, kendi topraklarımı, kendi insanlarımı özlemiştim.
mucizevi eğitim sistemimiz
Türk devletinin İngilizce, Almanca, Fransızca eğitim yapan liselere, üniversitelere destek vermesi, müsaade etmesi kadar feci bir şey yok. Kendi ülkesinde gönüllü olarak sömürgeciliğe alet olmaktır bu. Dil öğretmenin yolu bu okullara izin ve destek vermek değil, yabancı dil eğitimini, adam gibi lisede vermektir. Adamakıllı bir sistemle bir insanın bir yılda bir yabancı dili öğrenmesi mümkündür. Ama gelin görün ki bizde, bırakın bir dili, topu topu yedi harf demek olan notayı bile on bir yıl boyunca öğretemeyen mucizevi bir sistem var. Maalesef hâlâ da aynı yerde...
Sayfa 283Kitabı okudu
Dört yüz yıl önce teleskop icat edildi ve neredeyse bir gece içinde bu mucizevi alet gök cisimlerinin kalbine bakabildi. Teleskop tüm zamanların en devrimsel ve kışkırtıcı aletlerinden biriydi. Birdenbire, kendi gözlerinizle geçmişin efsanelerini ve dogmalarının sabah sisi gibi dağıldığını görebiliyordunuz. Tanrısal bilgeliğin mükemmel örnekleri olmak yerine Ay pürüzlü kraterlere, Güneş kara lekelere, Jüpiter uydulara, Venüs fazlara ve Satürn halkalara sahipti artık. Teleskopun icadından sonraki on beş yıl içinde, o zamana kadarki insanlık tarihinde evren hakkında öğrenilen her şeyden daha fazlası öğrenilmişti.
Sayfa 5 - ODTÜ Yayıncılık
Reklam
Bir adam düşün... Eline bir tüfek almış, hedef tahtasına ateş ediyor. Etrafındaki seyirciler de dikkatle bakıyorlar. Birinci atışta hedefi on ikiden vuruyor. Kimi “Aferin, vurdu adam!” derken, kimi de “Tesadüftür canım! Acemi şansı” diyor. Adam ikinci kez ateş ediyor, yine on ikiden vuruyor. Üçüncü kez ateş ediyor, on iki. Yüz atış yapıyor, hepsinde de on ikiden vuruyor. Buna tesadüf demek mümkün mü? Diyene gülerler. Tıpkı bu örnekteki gibi, her iş yerli yerinde yapılıyor, her oluş hikmetli, sanatlı, düzenli. Hayat makinesi hiçbir aksaklık olmaksızın çalışıyor. Tek canlının bile bünyesinde, organlarında, dokularında, hücrelerinde milyarlarca mucizevi olay meydana geliyor; her gün, her saat, her dakika. Hepsi yerli yerinde, hepsi yararlı, hepsi sistemli. Bunun nesi tesadüf! Belli ki, perde arkasında bir ilim, bir irade, bir kudret var. Eserlerini bir kadere, bir plana göre düzenliyor, yapıyor, yaratıyor. Toprak, hava, su, ısı, bitki, sözün kısası her şey birer sebep, birer vesile, birer alet, birer kalem. Yazan, yapan, yaratan başkası. Tüm varlıklar harika yaratılışlarıyla ustalarını haykırırken bu sese ilgisiz kalmak ancak inatla açıklanabilir. Bu eserleri ve olguları gören ve bilen biri hala inanmıyorsa inanmak istemediği içindir. Ne zaman nesnel düşünmeye, önyargısız bakmaya başlarsa işte o zaman inanması umulur. | Ömer Sevinçgül
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.