Mehtap'ı alma isteğim müdire hanımı fena halde kızdırdı. Aylardan beri benim yanımda olan müdire hanım kocama rağmen bana elinden gelen yardımı sunmuştu. Ama şu anda onun gözünde büyükelçilikteki yetkilileri okula getirmekle affedilmez bir hata yapmıştım. Aslında gelen görevliler İsviçreliydi; ama sonuçta Amerika'yı temsil ediyorlardı. Şahin Hanım'ın görevi ise Amerikan karşıtı eğitim yapmaktı. Müdire olabilmesinin nedeni bu politik görüşe sahip olmasındandı. "Kızınızı size veremeyiz" dedi Şahin Hanım. "Burada İslami yasaları geçerlidir. Burası İslami yasalarla yönetilen bir okuldur ve bu yasalar çocuğun babasına ait olduğunu söyler. Biz de bu kurallara uymak zorundayız. Hal böyle olunca çocuğu size teslim etmemize imkanı yok." "Ama vermelisiniz" diye bağırdım. " Çocuğun canını yakacak!"
Sayfa 194Kitabı okudu
Kuşlar
-Feride, madem ki onları bu kadar seviyorsun, kendi elinle azap et, daha sevap olur. Mahzun mahzun gülümsedim. -Hayır, Müdire Hanım, dedim, ben de sizin gibi zannederdim. Fakat artık fikrimi değiştirdim. Kuşlar, ne istediğini bilmeyen zavallı, akılsız mahluklar. Kafesten kaçıncaya kadar türlü türlü üzüntüler içinde çırpınıyorlar. Fakat, sanır mısınız ki, dışarıda daha fazla bahtiyar olacaklar? Hayır, buna imkan yok. Ben, öyle sanıyorum ki, bu biçareler her şeye rağmen kafeslerine alışıyorlar, açık havaya kavuştukları zaman bir dal üstünde, başlarını kanatları içine gizleyerek geçirdikleri gecelerde sabaha kadar bu kafesi düşünüyorlar, küçük gözlerini pencerelerin aydınlığına dikerek hasret çekiyorlar. Kuşları zorla alıkoymalı, Müdire Hanım, zorla, zorla.
Sayfa 397 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
Reklam
Kuşlar ne istediklerini kendileri bile bilmeyen, zavallı, akılsız mahluklardır. Kafesden kaçana kadar bir çok dert-tasa içinde çırpınırlar. Ama zannedersiniz ki, özgürlüğe çıksalar çok mutlu mu olacaklar? Hayır, bu mümkün değildir. Ben öyle sanıyorum ki, bu zavallılar kendi kafeslerine alışıyorlar. Açık havaya çıkıp bir dalın üzerinde kafalarını kanatlarının arasına sokarak, geçirdikleri gecelerde sabaha kadar kafesin hasretini çekiyorlar. Küçücük gözlerini pencerelerden gelen ışıklara dikerek hasretle bakıyorlar. Müdire hanım, kuşları zorla kafest tutmak lazım, zorla zorla
Hayır, Müdire Hanım, dedim, ben de sizin gibi zannederdim. Fakat artık fikrimi değiştirdim. Kuşlar, ne istediğini bilmeyen zavallı, akılsız mahluklar. Kafesten kaçıncaya kadar türlü türlü üzüntüler içinde çırpınıyorlar. Fakat sanır mısınız ki, dışarıda daha fazla bahtiyar olacaklar? Hayır, buna imkan yok. Ben, öyle sanıyorum ki, bu biçareler her şeye rağmen kafeslerine alışıyorlar, açık havaya kavuştuktarı zaman bir dal üstünde, başlarını kanatları içine gizleyerek geçirdikleri gecelerde sabaha kadar bu kafesi düşünüyorlar, küçük gözlerini pencerelerin aydınlığına dikerek hasret çekiyorlar. Kuşları zorla kafeslerde alıkoymalı, Müdire Hanım, zorla, zorla.
Sayfa 397Kitabı okudu
Atatürk öldü
Okul hayatımın en acı olayını 15. İlkokul'da yaşadım. Sabah sınıf zili çalarken Müdire hanım Atatürk'ün ölüm haberini verdi.Bir anda yüzlerce çocuktan çıkan hıçkırık sesini ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Birbirimize sarılıp ağlıyor, sonra yüzümüze soğuk su serpiyorduk. Bizi zorlukla sınıfa toplayan öğretmenimiz de hıçkırıklarla ağlıyordu...
Çözülmeler
''Müdire hanım, radyatör ve hava filtresindeki ölü böceklere bakıp, otomobilin nerelere gittiğini söyleyebilir misiniz?''
Reklam
Kuşlar, ne istediğini bilmeyen zavallı, akılsız mahluklar. Kafesten kaçıncaya kadar türlü üzüntüler içinde çırpınıyorlar. Fakat, sanır mısınız ki, dışarıda daha fazla bahtiyar olacaklar? Hayır, buna imkân yok. Ben, öyle sanıyorum ki, bu biçareler her şeye rağmen kafeslerine alışıyorlar, açık havaya kavuştukları zaman bir dal üstünde, başlarını kanatları içine gizleyerek geçirdikleri gecelerde sabaha kadar bu kafesi düşünüyorlar, küçük gözlerini pencerelerin aydınlığına dikerek hasret çekiyorlar. Kuşları zorla kafeslerde koymalı, Müdire Hanım, zorla, zorla.
Sayfa 397 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
- Hocam konu nedir? - Çocuklara şiiri sevdirmeye çalışıyorum. - Ne güzel. - Her hafta bir şairden bir şiir okuyoruz, talebe bunu şiir defterine yazıyor. - Müfredata aykırı değil mi? - Sanmıyorum, talebeye şiir zevki aşılamak, güzel Türkçemizin güzel örneklerini belletmek Türkçe dersinin hedefidir. - Anladım. Lamia kızım bu ders hangi şair? - Ziya Osman Saba - Pek severim Ziya Osman'ı, İsabet. Müdire Hanım matematikçi idi. Lakin o devirde öğretmen okullarında fen dersleri okuyanlar da belli oranda edebiyat bilir ilgilenirdi. Bilhassa şiir çok yaygındı. Alaturka musikiye âşina Güzin Hoca da herhalde gençliğinde sevda çekmiştir. Bu ne demek, şiirle içli dışlı olmak demek. Hani gönülden gönüle yol vardır derler ya, bu yol yarı şiir yarı musikidir. Güfte ile beste.
Sayfa 75
7 kasım Anısı
Bugün 7 kasım ...2012 senesi 7 kasımında ilk işime başlamıştım.Aman ne sevinçti bendeki. İthalat memuresiydi görev tanımım .Eshotta tüm memleketim duymuştu resmen.Heyooo ben işe başlıyorum . Haziran 2014 iş hayatından memnun değilim.İşlerim bitmiyor .Ivır zıvır her şey üstüme kalıyor .Bazı isleri minnet duyduğum için yapıyorum .Şikayet etmeden
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: Snape
O öğleden sonra boyunca havai fişekler yanmaya ve okulun her yanına yayılmaya devam etti. Özellikle çatapatlar hayli karışıklığa yol açtığı halde, diğer öğretmenler onlara pek aldırmıyormuş gibiydi. "Aman, aman," dedi Profesör McGonagall alaycı bir tavırla, ejherdalardan biri gümbürtüyle patlayıp alev kusup sınıfında süzülürken. "Miss Brown, bir zahmet Müdire Hanım'a koşup ona sınıfımızda kaçak bir havai fişek olduğunu haber verir misiniz?" Bunun sonucunda Profesör Umbridge, Müdireliği'nin ilk öğleden sonrasını, o olmaksızın sınıflarını havai fişeklerden kurtaramıyor gibi davranan öğretmenlerin çağrılarına cevap vermek için okulun o yanından bu yanına koşuşturarak geçirdi. Son zil çalıp da çantalarıyla Gryffindor Kulesi'ne giderken, Harry büyük memnuniyetle, saçı başı kararmış ve isten kararmış bir Umbridge'in terli bir yüzle sendeleyerek Profesör Flitwick'in sınıfından çıktığını gördü. "Çok teşekkür ederim, Profesör!" diyordu Profesör Flitwick, o cikleyen küçük sesiyle. "O maytaplardan ben de kurtulabilirdim tabii, ama *yetkili olup olmadığımdan emin değildim." Ağzı kulaklarında sırıtarak sınıfının kapısını Umb-rid-ge'in hırlayan yüzüne kapattı.
Sayfa 715Kitabı okudu
138 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.