Üstâd قد س سر ه
Her şeyden üstün Allah’ın Rasûlü’nün sevgisidir. Hiçbir şeyle değiştirilemez. Onun bu sevgisine birçok şeylerin alet edilmesi mümkün olduğu halde bu sevgi hiçbir şeye alet edilemez. Aksi takdirde imanın zayıflığı ve yokluğu tahakkuk eder.
Bıçakçı İbrahim Hakkı Efendi diyor ki: Ev, aile saadetinin cilvegâhıdır. Ev küçük bir medeniyetgâhtır. Ev kadın demektir. Ev insanın iyi veya fena ilk mektebi, terakki ve tedennînin ilk ocağıdır. Milletin ıslahı evlerin ıslahıyla olur. Millet evlerden çıkar; iyi ise iyi, kötü ise kötü. İyi evleri çoğaltınız. İnsan evine göre insan olur. Bir evdeki ailenin intizam hali, intizam fikri, kapısının önünden belli olur. Medeniyetin manası ne kadar yüksek ise, evin manası da o kadar yüksektir. Ev, insanın içinde oturacağı mahaldir, fakat rahatla, huzûr-u kalble.
Reklam
Allah Teâlâ gündüzü par­lak aydınlatıcı olarak yaratmış ve kazanca mahal, hayat ve yaşamak ve­silesi kılmıştır. Bu iki nevi’ aynı işe mahal ve sebeb olmadığı gibi, insan nev’inden olan kadın ve erkeğin çalışmak sistemi de bir değildir. Erkek hayat şartlarının dairesinde çalışmak ve cihad etmekle, kadın da çocu­ğunu beslemek, evi temiz tutmak ve erkeğin kazanmış olduğu malı koru­makla mükelleftir. İşte bu iki nev’in iki ayrı vazifeleri. Fıtrat bunu icab et­tirmiştir. Allah’ın yaratmış olduğu tabiî kanun, yani Sünnetullah da buna müsaiddir. Amma kadın erkeğin dış hayatına, erkek kadının iç hayatına bağlandığı müddetçe huzur, refah, mutluluk ve bağlılık sayesinde ikisi de bahtiyar olur. Artık hangisi diğerinin hayatına karışırsa şübhesiz o anarşiyi meydana getirmiştir. Nitekim gece gündüz de karışırsa canlı varlıkların hayatları felce uğrar. Zaman bakımından gece ve gündüzün asılları birdir; nevi’leri ve va­zifeleri ayrı ayrıdır. İnsanda ruh ve nefs olarak erkek ve kadın birdir, gıdaları birdir, amma vazifeleri, çalışma sistemleri ayrı ayrıdır. Her bir nev’in kazancı da şahsına mülktür. Nitekim hayatı da kendisine mülktür. Demek her birinin kendi el emeğiyle, avlanmak veya mirasla kazanmış olduğu malı, din ve itikadı gibi, şeref ve haysiyeti gibi kendi şahsına mahsus mülktür. Çünkü ikisi de hürdür. Her biri kendi irade ve aklına ka­biliyet ve şahsiyetine sahibdir. İstediği şekilde mülkünde tasarruf eder. İşte beşer cinsinin devamına sebeb de bu mülkiyettir.
... insan düşünmediği bir işi yapamaz da. Çünkü hareketler niyetlerin mahsulüdür. Binaenaleyh mümin bakmazsa ve ihtilat da olmazsa gayet rahatlıkla hayr işlemeye muvaffak olur ve aynı zamanda fenalıklardan da kolaylıkla sakınmış olur. Bu hikmete binaendir ki önce ayette zinadan evvel bakmak yasaklanmıştır.
Sayfa 483Kitabı okudu
Ruhun soruları
Ruh aslına kavuşunca şöyle der: "Allah, 'ancak insan ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım' buyurmuştur."
Her şey kendi sûretiyle diğer cinslerden ayrıldığı gibi, insan da hissî olan bedeniyle diğer hayvanlardan, akıl ve ruhuyla da şeytandan, nefsi itibarıyla da meleklerden ayrılır. Nitekim şekil itibarıyla bir bıçak, kavun ve karpuzdan ayrılır; cam da sertliğiyle sudan ayrılır. Demek insan her­hangi bir hayvandan tekâmül etmiş değildir. Bir cihetten birçok mahlukla ortak ve müşterek olsa da, diğer taraftan birçok özellikleri ile hepsinden ayrıdır. Her ne kadar insan da hayvan gibi beden cihetiyle toprak, su, ateş ve havanın özlerinden yaratılmış ise de insan ruhu cihetiyle üstün ve seçkindir, ayrı ve ebedîdir. Çünkü insanın bedeninin cemada, tüyle­rinin nebata, nefsinin hayvana, ruhunun meleğe benzeyişi, insanın bun­lardan birisinden oluşunu ve bunlar gibi olmasını göstermemektedir. Demek insan yalnız bunlardan birisi değil bilakis hepsidir. İşte bu özel­likle insan yer yüzünün hâkimiyetini kazanmaktadır. Demek insan hep­siyle beraber olduğu için hâkimiyeti kazanmıştır; hepsinden ayrı olduğu için de yer yüzünde halîfelik makamına layık olmuştur
Reklam
324 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.