Ekonomik ve sosyal olarak sınıf atlamış ve kentin elitleri arasına girmiş siyahların nezdinde ise blues kimi zaman karşımıza bambaşka bir kimlik sembolü olarak çıkmıştır: Blues dinlemek, icra etmek bir köylülüktür, gettoluluktur, şehre uyum sağlayamamışlığın göstergesidir. Başka bir ifadeyle hala blues dinliyor olmak muhafazakârlık ve cahilliktir. Belki de siyah adam eskileri, o kölelik ve yoksulluk günlerini hatırlatan blues'u bilinçaltına gömmek istemiş, böylelikle bazı siyahlar için blues dinlememek sınıf atlamış olmanın etkili bir kanıtı olmuştur. Bu arada, bunun yanında eşzamanlı olarak blues bazı beyazların nezdinde folklorik, etnik bir Amerikan müzik üslubu olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Hatta Oakley'in çalışmasında verdiği bir örnekte yerel bir siyah barında müzik icra eden grubun nabza göre şerbet verdiği görülmektedir. Siyah barında sınıf atlama sevdalısı siyahlar için daha da bir gospel kokan rock diyebileceğimiz, 1960ların ortalarında soul adını alacak olan türün müzikleri çalınırken ara ara salondaki beyazlar için de blues çalınarak onların da gönlü alınmıştır. Yani savaş sonrası dönemde bir taraftan blues müzisyenleri kendilerini farklı kaynaklardan beslerken bir taraftan da beklenilen beyazlar ve siyahlar arasındaki sosyal kaynaşmanın -en azından getto gençliği arasında- kendisini göstermeye başladığı dikkat çekmektedir.
Sayfa 170 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okudu
... her şeyin hızla ilerlediği bir kültürde belli bir tür muhafazakârlık, esasında ilerici bir yaklaşım olabilir.
Reklam
Karın Muhafazasını yapanlar : Muhafaza-KAR
Muhafazakârlık, «muhafaza» ve «kâr» hecelerinden oluşuyordu, Özal, ^al» hecesi ile bitiyordu. «Mu hafazakâr» ile özal'ı altalta yazıp, son heceleri ayırıyorduk, «kâr-al» çıkıyordu. Milliyetçi ve muhafazakâr düzenimizin özeti bu iki hecede saklıydı sanki.
Sayfa 6 - Tekin Yayınevi 8. Baskı 1993
Muhafazakâr toplum yapısı bir sebep diyeceğim ama hemen arkasından bunun dinle ilgisi olmadığım vurgulayacağım. İçe ka­panıklıktan kaynaklanan bir muhafazakârlık bu. Toplumsal are­nadan uzak yaşayan ve çocukluğunda kendisi de istismara uğ­ramış aile bireylerinin uygulayıcı olarak karşımıza çıktığını fark ediyoruz. Zaten onlar da bunun farkında. Biz kadına şiddet vaka­larında kadınlara şöyle deriz: “Eğer ortamda şiddet varsa ve siz çocuklarım adına katlanıyorum derseniz, bilin ki onlara kötülük yapıyorsunuz.” Bulundukları ortam sağlıksız ortamlar ve ileride­ ki yaşamlarında kendileri bu kez aktif ve pasif rollere ya da uygu­layıcı ve uygulanan rollere bürünüyorlar şiddet açısından. Bu ne­denle geçmiş tablonun değişmesi için, bu olayların yanlış olduğu konusunda beyinleri eğitimle beslememiz, aydınlatmamız lazım.
Tanrı'ya inancı kaybetmenin tehlikesi, kişinin hiçbir şeye inanmayacak olması değil fakat kişinin her şeye veya herhangi bir şeye inanacak olmasıdır.
Sayfa 117Kitabı okudu
Şehir yaşamı, sakinleri arasında fiziksel yakınlık sağlar ama sosyal anlamda mesafe yaratır. Kırsal hayatta, insanlar fiziksel olarak daha uzaktır ama sosyal olarak daha yakındır.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.