Klasik muhafazakârlık nedir? Doğuşu ve tezleri
Muhafazakârlık, bir kavram ve siyasal-felsefi tutum olarak yakın tarihte ve günümüzde sıklıkla gündeme gelmesine karşın, Türkiye'de az bilinen bir akımdır.
Çelişki mi? Tutarsızlık mı? Yol değiştirmek mi? Nedir bu farklılığın sebebi? Hangisi gerçek? Akifimizin hangi yönünü öne çıkarmalı: Sanatını mı, fikirlerini mi, şahsiyetini mi? Tanzimatın getirdiği ikilikler türünden bir ikilem mi bu? Hem mektep, hem medrese, hem muhafazakârlık, hem modernlik... Bir yanda mazi, bir yanda âti... Şizofreni dedikleri bu mu yoksa?
Reklam
Faşizmin en kapsamlı tanımı nedir? Faşizmin milletler, dinler ve muhafazakârlık çağına özlem duysa da kapitalizme öldüresiye bağlı kalan azgın bir modernlik karşıtı tahayyül olduğunu söyleyebiliriz.
Sayfa 50 - Sel Yayınları, çev. Alp TümertekinKitabı okudu
Mini Eteğin Ortaya Çıkışı
Kadın giysileri arasında mini eteğin en tartışmalılardan biri olmasının hikmeti nedir acaba? Neden bir kumaş parçası, kimi zaman bakışları, kimi zaman da "cık cık cık!"lar eşliğinde kınamaları ve hatta tacizleri üzerine çeker? Bunu anlamak için, mini eteğin anavatanı sayılan Londra'ya ve "keşfedildiği" 1960'lı yıllara gidelim. Bu dönemde yaşanan toplumsal ve kültürel devrimle, sadece modada değil, cinsellikten müziğe kadar her alanda geleneklerden kopuş, yenilik ve deneysellik hâkimdi. Muhafazakârlık ve püritenliğe tahammül yoktu artık. Fonda Rolling Stones ve Beatles şarkıları, sahnede mini etek, statükoyu tepetaklak eden genç bir kitle... Vogue Amerika'nın efsanevi editörü Diana Vreeland'in deyişiyle youthquake, yani gençlik depremi yaşanıyordu.
Sayfa 79
Statüko nedir? Günümüzün süratine erişmiş bir dünyada statüko adını verebileceğimiz, tutunmak için demir atabileceğimiz bir durum var mıdır? Aksine modern dünyadaki haliyle bir muhafazakâr, geçmişin değerlerini korumayı üstlenen biri değil, aksine şu anda kendisinin sahip olduğu, içinde yaşadığı değerleri gelecek kuşaklara dayatan biridir. Oğullarının ve kızlarının kendi bildiği değerlere göre yaşamalarını isteyen birinin halidir muhafazakârlık. Bu açıdan statüko geçmişin akideleştiği bir değerler manzumesi olmaktan çok geleceğin “yenilik” ve “başkalık” tehlikelerine kendini oranlayarak korumaya çalışan, çoğu zaman bölük pörçük bir değerler çizgisidir. Muhafazakârlığın geçmişten değil gelecek korkusundan kaynaklandığını Horkheimer ile Walter Benjamin, tarihsel maddecilik sorgulamalarında oldukça can yakıcı bir şekilde formüle etmişlerdi. Peki nedir bu “gelecek” korkusu? İlla ki “yaklaştığı hissedilen” bir devrimin ya da başka bir şeyin, mesela dünyadaki hayatın imajının topyekûn değişmesinin gelişi değil. Çoğu zaman çok daha müphem ve kaynakları kolay kolay belirlenemez bir durum da olabiliyor bu: Mesela bunun bir gelecek konusunda tedirginlik olmadığını, ama yine de geleceğin, ancak tarih tarafından ispatlanabilir bir tehdidi olduğunu da söyleyebiliriz. Başka bir deyişle bir muhafazakâr geleceğinden endişe duyan biri değildir, ama yine de gelecek, “bir olanak”, “bir başkalık” olarak onun üzerinde ağırlığını hep hissettirir.
Sayfa 1010 - İletişim Yayıncılık 1. Baskı 2012 İstanbul (E-KİTAP)Kitabı okudu
"Nedir manası, ma'bûd olmadıktan sonra mihrabın/Rükûun, haşyetin, vecdin bütün biçare esbabın" (...) Ortada birbirinden farklı "iki Akif" olduğu kesin... Biri cemiyet-i beşeriyeye hizmet için yazan Akif, diğeri de kendisi (!) için yazan Akif. Çelişki mi? Tutarsızlık mı? Yol değiştirmek mi? Nedir bu farklılığın sebebi? Hangisi gerçek? Akifimizin hangi yönünü öne çıkarmalı? Sanatını mı, fikirlerini mi, şahsiyetini mi? (Acaba hangi babayiğit bunları birbirinden ayırabilecek?) Tanzimatın getirdiği ikilikler türünden bir ikilem mi bu? Hem mektep, hem medrese, hem muhafazakarlık, hem modernlik... Bir yanda mazi, bir yanda ati... Şizofreni dedikleri bu mu yoksa?
Reklam
Herkes değişmeye vurgu yapar. Türkiye'de bu özel olarak kullanır. Çünkü Türkiye'de herkes her şeyin değişmesini istemextedir, diğer bir ifadeyle şartlarımız gereği mutlak bir değişme kavramı ileri sürülür. Hâlbuki mutlak bir değişme kavramı olamaz. Bir de biz biliyoruz ki bu değişme kavramı tersini düşünmeden düşünülemez. Eğer kötü kavramı yoksa eğer kötüler yoksa iyi kavramı da olamaz, iyiler de olamaz. İyi olmayı anlamlı kılan şey kötünün varlığıdır. Dolayısıyla değişme vardır ama değişmeyi anlamlı kılan bir şey olmalıdır. Bu nedir? Değişmeyen şeyler, eğer hayatta değişmeyen şeyler olmasaydı değişmeyi istemezdik. Yani değişmeyi savunmak anlamsız olurdu. Düşünün ki tek renk ve her şey beyaz, biraz saçma olurdu o zaman. Dolayısıyla hayatımızdaki her şey değişmeden ibaret değil. Muhafazakârlık da bu, insanın değişmeyen, hayatın değişmeyen yanlarına vurgu yapar. Muhafazakârların ısrarla vurguladığı husus budur.
O halde; muhafazakar düşünce nedir? Eğer bir ideoloji ise diğer ideolojilerden ne noktada ayrışmaktadır? milliyetçi muhafazakar, ateist muhafazakar, liberal muhafazakar veya Dindar muhafazakârlar arasındaki fark nedir? muhafazakarın dindarlığı ile Dindarın muhafazakârlığı aynı şey midir?
Sayfa 14 - Sivas Kemal İbn-i Hümam VakfıKitabı okudu
Ortada birbirinden farklı iki Akif olduğu kesin ... Biri cemiyet-i beşeriyeye hizmet için yazan Akif, diğeri de kendisi (!) için yazan Akif. Çelişki mi? Tutarsızlık mı? Yol değiştirmek mi? Nedir bu farklılığın sebebi? Hangisi gerçek? Akifimizin hangi yönünü öne çıkarmalı: Sanatını mı, fikirlerini mi, şahsiyetini mi? Tanzimatın getirdiği ikilikler türünden bir ikilem mi bu? Hem mektep, hem medrese, hem muhafazakarlık, hem modernlik ... Bir yanda mazi, bir yanda ati... Şizofreni dedikleri bu mu yoksa?
Aile yapımızın kültürel jakobenizmin etkilerine maruz bırakılmasını mümkün kılan zemin nedir? Kanaatimce bu zemin Fransız Devrimi ile başlayan toplumları üstten aşağıya devrim yoluyla zorla değiştirmeye, ısmarlama sosyal değişmeye maruz bırakan devrimci gelenektir. Devrimci gelenek beraberinde bir tepki olarak muhafazakârlığı da beraberinde getirmiştir. Zira tarihsel sürece baktığımızda muhafazakârlık Fransız Devrimi'nden sonra karşımıza çıkmaktadır. Fransız Devrimi'nin kanlı bir devrim olduğunu vurgulayan Marshall Berman, bu devrimin yeni bir kamusal alan inşa ettiğini vurgular.17 Fransız Devrimi özelinde devrimler ve devrimcilik tüm sosyal ve politik ilişkilerin yukarıdan aşağıya doğru bir anda değiştirilmesini öngörür. Fransız Devrimi, ”yüce”nin ve ”ahlâki muhayyile”nin yıkımı veya kaybıdır.18 Ülkemizde Fransız Aydınlanması’nı benimseyen ”aydın”lar, bürokratlar, elitler eliyle bir modernleş(tir)me projesi ya da “toplum projesi” hayata geçirilmiştir ve Türkiye’nin kuruluş hamlesinde gerçekleştirilen ”dev” rim”lerle "ahlaki muhayyile" ve ”sosyal hafıza" zarar görmüş' tür.ı9
Doç.Dr.Mehmet UlukütükKitabı okudu
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.