Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çocuklarınızı seviyorsanız, onlara onur duyacakları bir babayı veya anneyi miras bırakmayı hayal edin. Eğer milletinizi seviyorsanız, onlara sevgiyle anacakları bir evlâda sahip olmanın şerefini tattırmayı hayal edin. Sevecek kimse bulamıyorsanız, bu dünyaya yanlış gelmiş olmalısınız.
Sayfa 142
Hiçbir antidepresan, doğal tuz, su ve yürüyüş üçlüsünün yaptığı rahatlamayı yapamaz.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Gülmek, mutluluğun ifadesi de olabilir, alay etmenin de. Gözyaşı sevinçten de kaynaklanabilir, üzüntüden de.
Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın. Hz. Hüseyin Kerbela, yeniden var olmak için atılmış ölümüne bir adımdır, ölümüne bin adımdır. Âşık olmanın adıdır ölüme en Yüce'nin hatırına. En Yüce'nin hatırına ölümle kıyılmış nikâhtır bu, Hüseyni bir nikâh. "Kerbela, bir feryattır. İkiyüzlülüğe, kaypaklığa ve arkadan vurma alçaklığına karşı bir feryat... Yüzüstü debelenen bir feryat değil, izzetle yükselen bir feryat…" Bizim imanımızın kısır kalmasının en asli sebebi, İslam'ı, Hz. Muhammed'i, Ali'nin yolunu ve Hüseyin'in direnişini tanımamamızdır. Onlara karşı bir "aşkımız" var ama "şuurumuz" yok. "Muhabbet" var ama "marifet" yok. Kerbela, yetmiş iki yiğidin ağlamasıdır. Sanmayın ağlayışları ölüm içindi. Kerbela, yetmiş iki yiğidin feryadıdır kulaklarda çınlayan. Sanmayın korkudur feryadın sebebi, feryat hak uğrunda ölmenin gür sesidir, inanan kalplerde. Feryat, mazluma umut, zalime korku salmanın çığlığıdır sindirilmiş duygularda. Hüseyin'in kesip koparılan bir kolu çakallar yesin diye Irak çöllerine atılmıştır. Başsız bedeni Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye Şam'da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Peki ya Hüseyin'in ruhu nerededir? Nerededir Hüseyin? Gecenin gelinciği kan içinde. Geleceğin umudu bir çığlığa hapsedilmiş. Sıyrıl ey sırrın sesi! Ses ver sessizliğimize. Neredesin ey Hüseyin?
İçimdeki o devasa ağacın gölgesinde hep aynı mütebessim çehreyle oturan adamın ismi Muhammed'di.
"Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlık'tan) mukayese edilemeyecek kadar yükseklikte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammedliği; tek Allah'ın ve onun Peygamberini kabul ederdi..."
Reklam
"Mekke'nin bu yolculukta ne işi var?" diye söylendi adam. Altmış yılda elde ettiği işaretler orayı gösteriyordu. "Altın Oran kuralına göre dünyanın kalbi Mekke'yse eğer, en büyük aşk ancak orada yaşanır," dedi. "Tılsımı çözecek efsun orada Kâbe'nin kalbinde, Hz. Muhammed'in (Allah'ın salat ve selamı onun üzerine olsun) ellerinde."Bir anda unutuverdi her şeyi, boğazın derin sularına külleri savrulan Yahudi kadını, altı yaşındaki İsa'yı, on sekizine ayak basan Rüya'yı, kırk beşindeki Filozof'u, Dedektif Kılıç'ı, Galata'daki Şair'i, İstiklal'deki Hayyam'ı...Acaba aşkı bulduğunda kendini de bulacak mıydı? Gerçekte o kimdi?Ruhunu göremeyecek kadar körsen, gerçeği değiştiremeyecek kadar özgürsün. Nedir o gerçek diye soracaklar. De ki: Aşk"
"Dua kadar insanları birbirine yaklaştıran, bir araya getiren çok az şey vardır hayatta. Bu, inanıyorum ki, bütün dinler için, özellikle de, Allah'la insan arasında herhangi bir aracının varlığını zorunlu görmeyen İslam dini için bütünüyle doğrudur. İslam inancında ruhbanlığa, papazlığa ve hatta örgütlü bir 'kilise' kurumuna yer verilmemesi, cemaatle namaz kılarken her müslümanın kendini, ortak bir ibadet eylemine sadece katılan biri olarak değil, onu bizzat gerçekleştiren, ikame eden etkin bir özne olarak hissetmesini sağlamıştır. İslam'da törensel tapınma formları olmadığı için, cemaat namazına imamet etmek olsun nikah akdetmek yada cenaze namazını yönetmek olsun, herhangi bir ibadetin icrasında yetişkin ve akıl sahibi bir müslüman önderlik yapabilir. Allah'a ibadet için özel olarak 'görevlendirimiş' kimselere ihtiyaç yoktur İslam'da. Ulemanın yada müslüman topluma liderlik yapan kimselerin, sıradan müslümanlara göre, akaid ve hukuk alanında bir uzmanlık bilgisine sahip olmaktan başka bir ayrıcalıkları yoktur.''
''Müslümanlar değildi İslam'ı yücelten, büyük kılan; tersine İslam'dı müslümanları yücelten. Ama ne zaman ki, İslam onlar için bilinçle izlenen bir hayat programı olmaktan çıkıp da bir alışkanlık haline geldi, işte o zaman uygarlıklarının temelinde yatan yaratıcı dinamizm de yok olup yerini uyuşukluğa, kısırlığa ve kültürel yozlaşmaya bıraktı.''
-Hz. Âdem cennetten dünyaya gönderildiğinde Allah'a yalvardı: "Allah'ım; beni Muhammed (a.s) aşkına affet!" Alemlerin Rabbi, Âdem (a.s)'dan sordu: "Ya Âdem, sen Muhammed (a.s)'ı nasıl öğrendin; ben henüz onu vücuda getirmedim?" -Âdem (a.s) dedi ki: "Ey Rabbim! Sen beni yaratıp kalıbıma ruh üflediğin zaman başımı kaldırıp ârşa baktım." Orda bir yazı vardı: "Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed (a.s) Onun rasülüdür." -"Sen (mübarek) ismini, insanoğlunun en üstün ve sevgilisi olandan başkasına bağlamayacağına göre, onun kadir ve kıymetini buradan anladım." Yüce Allah buyurdu: "Doğru söyledin Ya Âdem; O benim için insanoğlunun en sevgilisidir. Madem ki onun aşkına benden mağfiret istiyorsun, seni affettim."
Reklam
Adem, beni Havva yanılttı dedi. Adem suçu Havva'ya yükledi. Ne yapsındı Havva? Nasıl ağlamasın da içine bastırsın? Adem bir tek emri çiğnemiş olmanın hüznünde; peki ya Havva? O hem emri çiğnemiş hem de sevdiği tarafından suçun öncüsü ilan edilmişti. Havva nasıl ağlamayabilirdi ki? Nasıl unutabilirdi, Adem'in bu sözlerini? Ahh Havva! Senden kaldı tüm kadınlara, suçlu ilan edilmek!
Geçmişe,üzülmek için değil, oradaki tecrübelerden ders almak için bakmalıyız.
Sayfa 203Kitabı okudu
Yanlış yapma riskini göze alamazsanız, doğru yapma cesaretini gösteremezsiniz.
Sayfa 154Kitabı okudu
Savaş
- Ahmed' imi gördün mü? Hayır.. Hiç birimiz Ahmed' ini görmedik. Fakat Ahmed' in her şeyi gördü. Allah'ın Muhammed'e bile anlatamadığı cehennemi gördü.
Sayfa 108Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.