Senün kokun tuydı cânum terkin urdum bu cihânun
Aceb kandadur mekânun ya ben kanda isteyeyim
(Senin kokunu duydu canım, terk etti bu cihânı. Acep nerededir yerin, ya ben nerede bulayım.)
Başka bir nefis şiir daha... Büyük bir üstâd ki Divân Edebiyatı'nın o kalıplarını kırıp şiire yeni bir boyut kazandırmıştır. İlk defa bir şair sevdiğine bu şekilde hitâp etmiştir. Kâfir...
Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir
Aman dünyâyı yaktın âteş-i sûzan mısın kâfir
Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-ı girîbânlar
Acep bir şûha sen de âşık-ı nâlân mısın kâfir
Sana kimi canım kimisi cânanım deyü söyler
Nesin sen doğru söyle can mısın cânan mısın kâfir
Niçin sık sık bakarsın böyle mir’ât-ı mücellâya
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir
Nedîm-i zarı bir kâfir esir etmiş işitmiştim
Sen ol cellâd-ı dîn ol düşmen-i îman mısın kâfir
Müthiş lezzetli, bayıldığım bir şiirdir. Uzun bir şiir, dilerseniz kendiniz kolaylıkla bulup okuyabilirsiniz.
Şah'ın bahçesinde gonca gül biter
Anda garip garip bülbüller öter
Bunda ayrılık var ölümden beter
Niçin gitmez Yıldız Dağ'ı dumanın
Ben de bildim şu dağların şâhısın
Gerçek erenlerin nazargâhısın
Abdal Pir Sultan'ın seyrangâhısın
Niçin gitmez Yıldız Dağ'ı dumanın