Zaman durur gibi olur Muharrem geldiğinde.
Gökyüzü sessizleşir, kalpler hüzünle dolar. Çünkü bu ay, sadece hicri yılın ilk ayı değil; adaletin, direnişin ve büyük bir fedakârlığın simgesidir. Bu ay, Hz. Hüseyin’in ayıdır.
Hazreti Hüseyin, Peygamber Efendimiz’in gözünün nuru, hazreti Ali’nin yiğit oğlu, hazreti Fatıma’nın emaneti.
O, haksızlığa boyun eğmedi. Zulme karşı dimdik durdu.
Ve Kerbelâ’da, çölün kavurucu sıcağında, susuzluğun ortasında, sadece ailesiyle değil, insanlığın vicdanıyla birlikte şehit düştü.
10 Muharrem, yani Aşura Günü.
Bir matem günüdür Müslümanlar için.
Sadece Şiiler değil, Sünniler de Kerbela’da yaşanan acıyı kalplerinde hisseder. Çünkü bu, sadece bir mezhebin değil, tüm İslam ümmetinin ortak yas günüdür.
Kerbela, bize sadece bir katliamı değil, büyük bir ahlak dersi sunar:
Dünya menfaatleri karşısında susmayan bir irade.
Hak uğruna her şeyini feda eden bir duruş.
Ve en önemlisi, zulmün karşısında, yalnız da kalsan dik durabilmenin onurudur.
“Ya Rabbi hazreti Hüseyin’in uğruna can verdiği hak yolundan bizleri ayırma.
Zulme boyun eğmeyen yürekler ver bize.
Sabırla, sevdayla yürüyenlerden eyle bizleri.”
Kerbelâ bir çağrı yapar her Muharrem’de:
“Zulüm karşısında tarafsız kalma.
Adalet için konuş.
Ve en önemlisi: Hak bildiğin yolda yalnız olsan bile yürümeye devam et.”
Çünkü Hüseyin bize sadece bir şehadet değil, bir duruş miras bıraktı.
Ve o miras hâlâ kalbimizde yanıyor.
Bu yüzden Muharrem;
Yalnızca bir yas ayı değil,
Aynı zamanda dirilişin, hatırlayışın ve vicdan muhasebesinin ayıdır.