Ergenliken çıkarak yetişkinliğe adım atan kadın, çalışmaya başlamasıyla bir nebze rahatlamış olmasına rağmen, çevresinden evlenmesi konusunda baskı görmeye başlar. Bu baskı sempatik biçimde de tezahür edebilir; ama bilin ki evlense de bitmez. Talepler "Çocuk yap"a dönüşür. Çocuk yapınca çocuğuna nasıl bakması gerektiği konusunda bolca nasihate, akla ve görüşe maruz kalır. Etraf, ahali, toplum, ona mütemadiyen "Sen bu çocuğa bakamıyorsun" mesajını verir. Öyle ki yoldan geçen, hiç tanımadığı kimseler bile yorum yapma, müdahale etme hakkını görür kendisinde. Kadın ise bir kez daha yetkinliğinden ve yeteneklerinden tereddüt ederek boyun eğer. Çünkü bazen o ısrarlar, o nasihatler öyle bir boyuta ulaşır ki sadece 'SUSSUNLAR' diyerek kabul eder dayatılanları.
Sonra "İşin mi çocuğun mu?" çıkmazına sokularak bir seçim yapmaya zorlanır ve seçimi ne olursa olsun fütursuzca yargılanır. Çalışsa kendisine sürekli çocuğunun ona ne kadar muhtaç olduğu hatırlatılır, çocuğuna bakmayı tercih etse yaşıtlarının hangi kariyerin doruklarında olduğundan bahsedilir. Neticede gelinen nokta hep aynıdır: Kadın üzülür ve içine döner.