Tarihte ve günümüzde görüldüğü gibi bir Müslümanı din anlayışında veya nasları yorumlamasındaki yanlışlarından dolayı tekfir etmek yerine İmam Şâfiî'nin belirttiği üzere hata ettiğini söylemek daha doğru bir yöntemdir.
Zira küfür belli bir mezhebin görüşlerine muhalefet etmekle değil zarûrât-ı dîniyyeye inanmamakla vuku bulur, bu da kişinin sadece Allah'ın bildiği iç dünyasına vâkıf olmayı gerektirir.
"İnsan diyorum zaman zaman kaçmalı. Rutine bağlanan günlerden, gecelerden, günlük telaşlardan, bilhassa kendinden... Uzaklaşmalı, durup düşünmeli güzel günlere inancını yitirmeden. Küçük kaçışlar yapmalı bazen. Doğaya, denize en çok da kendi içine. Neresi olduğu mühim değil. Bir dağ, bir bağ veya ormanda bir kulübeye. Küçük şeylerdir aslında insanı iyileştiren. Yeniden yeşerttiği dallarını kırmadan, bazen bir kelimenin açtığı yaraların verdiği acıyı hüznü geride bırakarak.. Dönmemeli mesela arkasında bıraktıklarına, kendini bir göl kenarında tamir etmeden.. Mesele birikmeden, yığılmadan üst üste taş duvar gibi bütün kırgınlıklar; en az hasarla iyileşebilmekte. Ruhu yaralamadan yaşamakta. En zoruda bu zaten hayatta; bunca aymazlığın içinde sağlam kalabilmek…
Zengin elindekilerden başkalarına da verebilen kişinin sıfatıdır. Bir kişi elindekilerden bir şeyleri ihtiyaç sahibine veremiyorsa fakirdir, yoksuldur, ihtiyaç sahibidir.
Sayfa 107 - Seyfullah amacadır bu sözlerin ve gönlün sahibi.Kitabı okudu