Herkese merhaba. Lütfen toplanın, çünkü hem ilginç bilgiler vereceğim sizlere yani bilgilendirici bir inceleme olacak, hem de oldukça eğlenceli...
İşin bilgilendirici kısmından başlayalım. Bu yaz İngiltere Edebiyatı'na bir hayli aşina olmaya başladım, özellikle Victoria Dönemi diye geçen 19.yy kitaplarına. Bu dönemde en göze çarpan özellik,
"İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve
karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır.
Karanlıktakilerin sayısını azaltıp,
aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte
hedef budur. Bu yüzden 'Bilgi!', 'Bilim!' diye
bağırıyoruz."¹
Bir kitap okurken ne zaman
Victor Hugo ismini görsem ilk defa lise yıllarında okuduğum “
Karanlığın içine düşmüştü. Ve bunu anladığı anda bilinci sona erdi.
Bir kitap incelemesi yazmak içeriğini özet geçmek veya olayı anlatmak değil, diye düşünerek kitabı okurkenki bana verdiği hissiyatı sizlerle gün gün ayırarak paylaşacağım.
0-100 ilk günümdü kahramanları, çevresini ve yeni dahil olduğum hayatı tanımaya başladım ve ulaşılmaz bir hayale kapıldım.
100-200 ikinci günümde bu ulaşılmaz hayalleri kahramanımla birlikte ulaşılabileceği hakkında karara vardım ve her nasılsa hayallerimizin peşinden sürüklenmeye başladık
200-300 hayallerimize kavuşmamız için daha çok çalışmak, hayallerimizin yanına muhteşem bir aşkın esiri olmak gibi bir hataya düştük ve aslına bakılırsa hayallerimize çok yakın olduğumuza karar verdik
300-400 öyleki hayallerimize çok yakın olduğumuzu düşünüyorduk ve bunun için daha çok çalışıyorduk ama bu öyle bir çalışmaydı ki dışardan hayat için değilde boş bir işle uğraşıyormuş gibi gözüküyordu ve sevdiğimizi bu sebeplerden dolayı kaybettik ve hatta hayallerimizi ise boş ve iğrenç bir ün hırsı olarak adlandırdık ve hayallerimizinde son bulduğuna karar verdik.
400-500 Son bir çabayla hayallerimizden ne kadar da iğrensek bi çaba gösterdik ve elimizde hiç bir şey olmamasına rağmen birden o kadar uğraştığımız şeyin hafifi çabayla olduğuna şahit olduk ama artık biz bu ünden bu servetten iğreniyorduk ve hatta bu çabalarımızı boş gören aşkımız ve sevgimiz bile bize cüretkar bir birliktelik öneriyordu ve biz biliyorduk eski halimizden hiç bir fark yoktu biz yine aynı bizdik değişen hiç bir şey yoktu ve artık aşkı ve sevgiyi istemiyorduk ve sonunda her şeyden vazgeçtik...
İyi okumalar.
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392.9k okunma
Canım Aliye, Ruhum Filiz...
Sabahattin Ali okumayı sevenler, hayatını araştırmış olanlar bu iki karakterin kim olduğunu yakından tanırlar. Hele ki onun karakterini eserlerden de olsa tanıma şansına sahip olanlar bu esere farklı bakış açılarıyla bakabileceklerdir.
Duygusal, kadınların "ayran gönüllü" olduğunu ifade ettikleri yazar bu defa sevdiği kadına ve çocuğuna yazdığı mektuplar ile karşımızda. Ayran gönüllü denilen yazarın nasıl bir aşığa dönüştüğünü görüyoruz eserde. Bu mektuplar sadece aşk mı içeriyor? Yazarın hayatını, hayat mücadelesinde karşısına çıkan zorlukları, maddi sıkıntılarını, gazete çıkarma deneyimlerini, hapishane yıllarına dair duygu ve düşüncelerini görüyoruz eserde.
Henüz 28 yaşındayken yaşlandığını düşünüyor. Gerçekten uzun yıllar yaşamasını, yaşlanmasını, daha çok yazmasını isterdi. Hangi eserini okusak doyamıyoruz tadına. Romanları, hikayeleri, şiirleri (kendisi beğenmese de) ne yazsa başarıya ulaşmış yazar.
Eser Sabahattin Ali'nin hayatıyla son bulmuş. Defalarca okumuş ve dinlemiş de olsam hayatını yine de göz atmaktan kendimi alamadım. Okuma sürecimde birçok alıntı paylaştığım için buraya ekleme ihtiyacı hissetmiyorum. Başladığım gün bitirdiğim bir eserdi. Eminim siz de elinizden bırakamayacaksınız.
Aliye Hanım'ın da mektuplarını görmek isterdim. O zaman tam anlamıyla muhteşem bir eser olurdu. Ama Sabahattin Ali o mektupları da özet olarak okura aktarmış. Okunması temennisiyle...
Hayat artık bu: Alakasız ve kendi kendini kaynak gösteren, tamamen asılsız ve sonu gelmeyen çöp bilgilerin dokunmatik ekranın kapasitesiyle aynı hızda gözlerimizden girip beynimize nüfuz etmesi.
“Gün gelir hissetmediğin acının da hesabı
senden sorulur, kalbimden sorumsuzum
sanma” (s.257).
Bazı kitapları okuyup bitirdiğimde ağırlığı üzerime öylesine çöküyor ki günlerce etkisini üzerimden atamıyorum. Hele hele bu kitaplar insanı, varoluşu, iyiliği, kötülüğü, dini, inancı, sevgiyi, aşkı, adaleti, merhameti, umudu ve umutsuzluğu derinden