Akıcı ve anlaşılır tarzıyla, mükemmel kurgusuyla Elif Şafak yine geçmişlere doğru yelken açmış, bizlere muhteşem eserler bırakmış Mimar Sinan’ın hayatını bir nebze de olsa hatırlatmış bu güzel eseriyle. Her ne kadar Mimar Sinan’ın devri ve eserlerinin anlatıldığı bir roman gibi gözükse de, eserin asıl konusu bir fil ve onun bakıcısının hayatta kalma mücadelesi.
Tarihteki yerlerini almış Kanuni Sultan Süleyman ve kızı Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa, Sokullu Mehmet Paşa, İtalyan Michalengelo, Şah Cihan ve nicelerinin hayatından bir kesit bulabildiğiniz bu eserde, kimiz zaman Hindistan, kimi zaman İtalya ve İspanya sahillerine yelken açabiliyorsunuz. Çok başarılı bulmuş olduğum bu eser ile ilgili anlatılacak daha birçok şey var ancak bunu sizlerin okuyup görmenizi tavsiye ediyorum.
Ustam ve BenElif Şafak · Doğan Kitap · 201312,2bin okunma
İlber Ortaylı’nın en iyi ve rahat okunan eserlerinden birisiyle karşınızdayız. Bugün farklı olarak uzun bir inceleme yapmak ve kitaptaki karakterler hakkında tek tek bahsetmek istiyorum. İlk bölüm Tarihten Portreler adıyla yayımlanmış olup Julius Caesar’dan Grigori Rasputin’e kadar yazılmış. İkinci bölüm Türkiye’den Portreler adı altında Kazım
-"Ey Tanrım biraz günışığı ver bana, biraz yağmur!
Bir adam gördüm içindeki canavarı bağlamış ardı sıra sürüklüyordu. Yanına gittim,
"Amca,’' dedim. Duymadı. Daha yüksek sesle seslendim," Amca nereye götürüyorsun bu vahşi yaratığı?"
Dedi,
"Evlat, çok öfkelendi. Masalcıya götürüyorum, biraz hikaye anlatsın, dinsin.
Matem içinde iki sene geçti. Tulu, hükümet naibi olarak Karakurum’da ikamet ediyordu. Fakat süresi
sona erdiğinden, Cengiz Han’ın arzusuna uygun olarak yeni bir hakan, bir imparator seçmek için, prensler
ve kumandanlar Gobi’ye döndüler.
Cengiz Han’ın isteğine uyup, miraslarına sahip çıkarak reislerinin kralları haline geldiler. Şimdi Han’ın
en
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Büyük bir salon düşünün, içinde onlarca masa ve masaların üstünde birer satranç takımı ve masalarda oyuncular. Tüm bu oyunculara karşı ben tek başımayım.
Bir gün çok kıymet verdiğim bir abimle sohbet ederken “çık sokağa sor Osmanlı Padişahlarını sayabilir misin? 1.000.000 nüfuslu şehrimizde bunu en fazla 100 kişi sayabilir, geriye kalan kesim ise lafa gelince ecdadımız öyle şanlı, ecdadımız böyle iyi vs söylerler. Ama bunu hiçbir şey bilmeden söylerler”demişti. Ne yalan söyleyeyim hak verdim ve