Anne, Aziz Nesin için bir melektir. Annenin erken ölümü bu imgeyi daha da güçlendirir elbet. Annesine benzeyen bir melek-kadın bulma düşüncesi yaşamı boyunca Aziz Nesin 'in peşini bırakmaz. Bunun bilincindedir de:
Benim için kadın, erişilmez, insandan ayrı, yüce bir varlıktı. Okurlarımın inanmayabilecekleri bişey söyleyeyim: Bunca kadınla yakınlığımdan sonra bile, bugün kadınları, elbet gerçekten sevdiklerimi, aynı biçimde görüyorum. O kadınlar,
biz erkekler gibi gerçek insan değil, gerçekte varolmayan, imgelememizin yarattığı birer peridirler; hiç eksiksizdirler. Bu yücelttiğim kadınlardan biri de elbet annemdir.
Benim kuşağımdan bu gizil düşüncelerle yetişmiş erkek pek- çoktur. Bunlar, eşlerinde annelerini arayan mutsuzlardır. Anne leri ne denli mükemmelse, anne lerini ne denli idealize etmişlerse, yaşamlarını paylaşacakları o mükemmel kadını hiçbir zaman bulamayacaklarından, o denli düşkırıklığına uğrayacaklar, evlilikleri o denli mutsuz sürecektir.
Bundan çıkardığım özet kanım şu: Bir anne ne denli ideal anneye yakınsa, oğlu evlendiğinde oğluna o denli kötülük etmiş olur. Oğul, boş yere o meleği, o periyi arayıp duracaktır.
“Ne yaparsan yap, ben bir liberalim. Farklı tatminsizlik biçimlerimiz var. Dışarıda bırakılanlar var. Afrika’nın ortasında Fildişi Sahilleri’nde dünyanın en büyük gettosu var. Görünmez insanlar var. Görünmez koca ülkeler var! Sürekli savaş, yerel savaş tanrıları... Ama dünya ekonomisiyle mükemmelen bütünleşmiş. Bu yüzden insani yardım fikrinden tiksinirim. Fakirleri bir yerde tutmak, kendini iyi hissetmek içindir. Çevre de öyle. Büyük soruları sormak yerine terörize ediliyoruz. Aman, bütün gazeteleri ayırdınız mı? Kola kutularını geri dönüşüme soktunuz mu? Ama kimse Kanada’nın nasıl petrol çıkardığını sormaz.”
""Anne babaların aldığı maaş ortada. Harçlıkları az çok belli. Zaten yarısı yola yemeğe gidiyordur. Sınavlardan ve sırtlarındaki çanta dolusu ağır kitaplardan ne sinema keyifleri kaldı ne de tiyatro! Sosyal aktivite desen hiç yok! Kitap okumak zaten lüks, fiyatlar cep yakıyor. Çoğunun elinde telefon, yapacak başka bir şey yok, evde kendilerinden daha renkli hayatlar yaşadığını düşündükleri insanları takip edip onları fenomen yapıyorlar...""
Bana Allah Yeter Özet
Tasavvuf edebiyatının son zamanlarda en çok okunan yazarlarından biri olan Uğur Koşar Bana Allah Yeter kitabı ile yine mükemmel bir eser sunuyor.
Allah sevgisi üzerine mükemmel cümleler sunan kitap okuyanların büyük beğenisini topluyor.
Böyle bir kitap yazmak fikri, ittikâ sâhibi bir dostumla (Râgıb Karadayı ile) mezhebler konusunda yaptığım bir tartışmanın sonunda belirginleşti. Bu tartışma, bana, mezhebler konusundaki yaklaşık otuz yıllık bilgi birikimimi kısa bir özet hâlinde kaleme alma şevkini verdi. Bu kitabın I. Bölümü'nü oluşturan "Sünnî Mezhebler ve Kur'ân'a Göre
“Bana göre sevgi dürüstlüktü. Gerçek olmaktı. Birinin en iyisini ve en kötüsünü bilmekti. Sevgi bir insanın sen kendine inanmasan da sana inandığını söyleyen bir dürtüydü.”