Beyaz Diş isimli bir kurdun hikayesini okurken yazar; kim vahşi kim evcil, kim hayvan kim insan bunları düşünmemizi sağlıyor...
Jack London benim favori yazarlarımdan biridir. İnsan, hayvan ve doğaya dair gözlemleri mükemmelin bile ötesinde bence. Bundan yüz yıl önce ölmüş bir yazarın gözlemleri, yaptığı tespitleri hala güncelliğini koruyor. Yaşadığı dönemin bilgi edinme koşullarını göz önüne aldığımızda yazarın gerçekten çok okuyup, araştırdığı, üniversite okumamasına rağmen kendini inanılmaz iyi yetiştirdiği anlaşılıyor.
Beyaz Diş' in vahşi doğadaki vahşi yaşamını, zorlu koşullarda hayatta kalma mücadelesini okurken kimin daha hayvan, kimin daha insan olduğunu sorgulamadan edemiyor insan.
Yazar, aslında insanların hikayesini bir hayvan üzerinden anlatmış ve benim kendimce edindiğim fikir ve yorum ise; aslında hiç kimse salt iyi ve kötü değildir. İnsanların iyi veya kötü olmaları doğaları gereği değil; yaşam koşulları, hayat mücadelesi, doğup büyüdükleri çevredeki insanların kendilerine davranış şekillerinin bir sonucudur...
Böyle birçok unsur sonucunda insanların iyi veya kötü olabileceğini; yetişkinlerin de koşulları, çevresindeki insanların davranışları değiştiğinde iyilik ve kötülük kavramlarının değişebileceğini, bunların göreceli kavramlar olduğu mesajını veriyor.
Kısacası okuyunuz okutturunuz.