Eğer eşitsizliğin bu çeşitli devrimlerde ilerleyişini takip edersek ilk aşamasının hukukun ve mülkiyet hakkının kuruluşu olduğunu, ikinci aşamasının yüksek görevliler kurumu olduğunu, üçüncü ve son aşamasının ise meşru gücün keyfi güce dönüşmesi olduğunu görürüz.
_Laiklik, medeniyettir. _Laikliği, her şeyin üstünde zorunlu buluyorum. _Cadılarla, hortlaklarla ve ruhlarla ilgilenmek, politikacıların işi değildir. Politikacıların görevi, kanunlarla sınırlandırılmıştır. Politikacı, ruhları, sıradan insanlardan daha iyi bilmez ve bundan ötürü, en az benim kadar cahil olan ve benim selâmetimle benden daha az
Reklam
Felaketlerin Kaynağı Özel Mülkiyet Toprağa, taşınmaz mülklere tapu dağıtmak uygarlığın ve çağdaş olmanın değil özel mülkiyet ve dolayısıyla miras yoluyla vahşi sömürgeye kaynak aktarmanın bir aracı olarak felaketlerin yaşanmasının başlangıç noktasıdır. Çok yakın zamanda Kahramanmaraş ve civar on bir ilde çok yıkıcı bir deprem bize özel
İkinci Adam YayınlarıKitabı okuyacak
Mülkiyet hakkının kaynağı sebep sonuç kanunudur. Her mülk ve her türlü servet insan aklının ve emeğinin ürünüdür. Nasıl sebepsiz etki olamazsa, kaynağı olmayan servet de olamaz. Ve o kaynak zekâdır. Zekâyı çalışmaya zorlayamazsınız. Düşünme yeteneğine sahip olanlar zorlama altında iş görmez, iş görenler de onları çalıştırmak için kullanılan kırbacın değerinden fazlasını üretmez. Bir aklın ürününü, ancak o aklın sahibinin koyacağı koşullarla elde edebilirsiniz, alışverişle, irade onayıyla alabilirsiniz. İnsanın mülkiyete yönelik başka her türlü politikası, suçluların politikasıdır, sayılan kaç kişi olursa olsun.
Sayfa 239 - Pegasus Yayınları - Çevirenler: Orhan Düz, Belkıs Dişbudak - I. Basım, 2021 • Atlas VazgeçtiKitabı okudu
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
Medeniyetin başlangıcını insanlık için mülkiyet haklarının ortaya çıkışı olarak kabul ediyorsak, bireyselliğin başlangıcını da özgürlüğün mülkiyet hakkının ortaya çıkışı olarak kabul edebiliriz. İşte ortaya çıkan özgürlük kavramı sosyal statüde insanlar arası adalet ve eşitlik kavramlarının oluşmasına sebebiyet vererek ortaya çıkma oluşumları silsilesi şeklinde sosyal literatürde yeni kavram oluşumları ile sonuçlanmıştır. Büyük bir düşünür olan Jean-Jacques Rousseau bu konudaki felsefi ve sosyolojik düşüncelerini aktararak biz okuyucunun düşüncelerinde ve zihninde yer edinip hareketlenmeler oluşmasını sağlamaya çalışmıştır. Bir okuyucu olarak sade ve açık bir dil içeren bu eseri okurken bu hareketlenmeleri net bir şekilde hissettiğimi söyleyebilirim. Eğer bir eser sizi belirli konularda sorgulamaya ve düşünmeye itiyorsa benim nezdimde o eser başarılı bir eser olarak sayılır. Tabi Jean-Jacques Rousseau gibi bir düşünürün eserinin başarı sorgulamasını yapmak bizlere mi düşer gibi bir düşünceye sahipseniz uyarmak isterim ki benim açımdan benim düşüncelerim bakımından değerli olan benim için başarılıdır ve bunu düşünmek bunu sorgulamak her konuda olduğu gibi bu konuda da gereklidir diye düşünüyorum. Bu değerli düşünürün bu eserini de içtenlikle öneriyorum ve okumanızı diliyorum. Sevgiyle ve kitapla kalın.
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin KaynağıJean-Jacques Rousseau · Say Yayınları · 20201,378 okunma
Eşitsizliğin, bu çeşitli devrimler boyunca ilerleyişini izlersek kanunun ve mülkiyet hakkının kurulmasının bunun ilk aşaması olduğunu; yüksek görev makamlarının kurulmasının ikinci aşama; üçüncü ve en son aşamanın da meşru ve kanunlara uygun erkin keyfi erk haline gelmesi olduğunu görürüz. Öyle ki zenginin ve fakirin durumu birinci dönem tarafından, güçlü ile zayıfın durumu ikinci dönem tarafından, efendi ile kölenin durumu da üçüncü dönem tarafından yasal ve haklı kılınmıştır. Bu üçüncü dönem eşitsizliğin en son derecesi ve bütün aşamaların sonunda ulaşacağı aşamadır; ta ki devrimler hükümeti tamamen ortadan kaldırsın ya da onun yasal ve haklı kuruluşa yaklaştırsın.
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
Ne erkekmiş arkadaş, diyesi geliyor insanın.
kent devletleri dönemi boyunca Mezopotamya'da ik­tidar ve otoritenin kaynağı baba ve kocaydı; kadınlar ve çocuklar bu mutlak otoriteye itaat etmekle yükümlüydüler. İ.Ö. 3. binyılın orta­larından kalma bir metin, kadının kocasıyla tartışması halinde, diş­lerinin yanmış tuğla ile kırılabileceğini belirtirken, Hammurabi Ya­sası babasına el kaldıran oğulun elinin kesileceğini buyurur (md. 175). Aile reisinin, çocuklarının evliliklerini ayarlama ve isterse kı­zını rahibe yapma hakkı vardı. Ayrıca karısını ve çocuklarını borç karşılığı rehin verebilirdi ve eğer borcunu ödemezse bunlar borç kö­leleri haline gelirlerdi. Üstelik erkek, cezalandırılma konusunda da karısını ve çocuklarını kendi yerine kullanma hakkına sahipti. Ham­murabi Yasası, alacaklının, borçlunun rehin tuttuğu oğlunu öldür­mesi halinde, borçlunun da alacaklının oğlunu öldürme hakkının bulunduğunu belirtir (md. 170). Aynı şekilde Asur Yasası, evli bir erkeğin başka bir kadına tecavüzü halinde, kendi karısının "onuru­nun kirletileceğini" ve kocasından ayrılmaya mecbur edileceğini öngörür (md. 185). Gene Asur Yasası, bir bakirenin ırzına geçilme­sini, her şeyden önce, kızın babasının mülkiyet ve ekonomik hakları­na bir tecavüz olarak değerlendirir: Evli olmayan "ırz düşmanı"nın cezası, kızın babasına bir bakire için ödenmesi gereken fiyatı öde­mek ve kızla evlenmektir (md. 185). Görüldüğü gibi, kadın huku­ken artık kendi özerkliği olan bağımsız bir varlık konumunda değil­dir.
392 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Hugo Grotius, Savaş ve Barış Hukuku adlı eserin yazarıdır. Eser, savaş kavramı ile ilgilidir. Savaşın, temel tanımından itibaren tüm detaylarıyla açıklaması yapılmıştır. Finalde ise, her savaşın barış umuduyla yapılması gerektiğinden bahsedilmiştir. Eser, 3 bölümden oluşmaktadır. Savaş ve Barış Hukuk adlı eserde, siyaset biliminden, hukuk ve
Savaş ve Barış Hukuku
Savaş ve Barış HukukuHugo Grotius · Say Yayınları · 201119 okunma
Resim