-Bir insanı sevmek mümkün mü sence? +İyi tanımadığınız biri ise belki. Ben insanları pencereden seyretmeyi severim. -Sen bir korkaksın, Stirkoff. +Kesinlikle, efendim.
Yorgunluk benim genel halim. Bana, “Nasılsın?” diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın “Yorgunum,” demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak “Yorgunum”. Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.
Reklam
Pangloss: Üstad, bize insan adlı bu tuhaf hayvanın neden yaratıldığını söylemenizi rica etmeye geldik. Derviş: Sen buna niye karışıyorsun, senin işin mi bu? Candide: Ama sayın efendimiz, dünyada korkunç fenalıklar var. Derviş: Kötülük yada iyilik olmuş bundan ne çıkar? Sultan, Mısır'a gemi yolladığı zaman içindeki farelerin rahat olup olmadıklarını düşünür mü? Pangloss: Öyleyse ne yapmalı? Derviş: Çeneni kapatmalısın. Pangloss: Sizinle biraz sonuçlarla nedenler hakkında mümkün dünyaların en iyisi, fenalığın kaynağı, ruhun niteliği ve sonsuz uyum hakkında tartışaçağım diye seviniyordum. Derviş bu sözler üzerine kapıyı yüzlerine kapattı.
Küçük Kara Balık 'Hayır anne!' demiş, 'Ben artık bu gezintilerden bıktım usandım. Başka yerlerde neler olduğunu görmek için yola koyulup gitmek istiyorum. Sen belki de bu sözleri başkaları küçük balığa öğretti diye düşünüyorsun. Ama bilmelisin ki, ben uzun zamandır bunu düşünüyorum. Tabii diğerlerinden de çok şey öğrendim. Örneğin şunu öğrendim ki, balıkların çoğu yaşlanınca ömürlerini boşuna geçirdiklerini söyleyip yakınırlar. Sürekli sızlanıp beddua ederler, herkesten şikâyet ederler. Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp gitmek mi yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?'
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru
Sayfa 285Kitabı okudu
Bir tatlı tebessümün bin vuslata bedel olması mümkün mü? diye düşünüyor Recep.hele ikişer üçer günlük bedensel birlikteliklerin aşk diye tanımlandığı günümüzde uzun sevdalara sabrı yok insanların.
Sayfa 277Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.