Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sınırların ve yapıların şu üç koşulda uygun olduğunu söyleyebiliriz: 1) Amaç meşruysa ( çocuğun yararlanmasını önlemek) 2) kısıtlayıcılık yönü en aza indirilmişse ( çocuğu küçük odaya hapsetmektense yalnızca bazı dolaplara erişimini engellemek) 3) çocuk, sınırların belirlenme sürecine mümkün olduğunca katılmışsa ( ev ödevlerini nasıl ve ne zaman yapacağına dair bir plan hazırlanırken buna katkı yapmışsa)
Çeşitli rekabet oyunlarında yitim genel olarak karmaşık koşullarda meydana gelir. Önemli miktarda para, mekânların, hayvanların, alet edevatın ya da insanların bakımı için harcanır. Enerjinin mümkün olduğunca israfı şaşkınlık duygusuna yol açar; bu şaşkınlık her koşulda üretim teşebbüslerinin yarattığından son derece daha yoğundur. Ölüm tehlikesi uzaklaştırılmamıştır; tersine, güçlü bir bilinçdışı çekim oluşturur.
Reklam
“ Yaşayacak on bin yılın varmış gibi davranma. Kaderin başının üzerinde asılı. Yaşadığın sürece mümkün olduğunca iyi ol.”
Yaşayacak on bin yılın varmış gibi davranma. Kaderin başının üzerinde asılı. Yaşadığın sürece mümkün olduğunca iyi ol.
Kendi hayatının içinden kendini mümkün olduğunca çıkartıp orayı başkalarının hayatlarıyla doldurmak için sabırsızlanıyordu.
Şu görünürdeki dünya neyse odur ve bizim dünyayı değiştirme edimimiz onu bütünüyle başka bir dünyaya dönüştürmeye yetmeyecektir. Görünürdeki görünüşü şiddetle değiştireceği yerde, insanın, bu görünüşten kurtulmaya uğraşacağı, yalnızca bu görünüşü değiştirme ediminin her çeşidini reddetmek için değil, mümkün olduğunca arınarak içindeki o gizli yerin sırrını çözmek için de, çaba göstereceği bir alemi ve ancak böyle bir alemden başlayarak mümkün olabilecek insanî bir serüveni, demek ki özlemle düşünüyoruz.
Reklam
Bir toplum teknolojik olarak gelişmiş olduğu veya maddi zenginlik içinde yüzdüğü için iyi durumda olarak görülmemelidir. Eğer toplum insanlarına hayatlarının mümkün olduğunca çok yönünden zevk almaları için şans tanıyorsa ve daha da büyük zorluklar peşinden giderek potansiyellerini geliştirmelerine izin veriyorsa o zaman iyi olarak kabul edilmelidir.
Bundan başka boyundan yukarısının değil organlarının, kaburga kemikleri arasındaki göğüs etlerinin yenilmesi tercih edilmelidir. İnsan, kelleyi ve kellede bulunan organları yemekten mümkün olduğunca kaçınmalıdır. Çünkü kelledeki organlar ya çok nemli ve yapışkan, ya da çok kuru ve kısır olurlar. Hayvan kellesindeki bütün organların mizacı aşırı derecede farklı olur. En uygun olanı mümkün olduğunca onları yememektir.
"Bazen. İnsan biraz konuşmalı tabii. Yarım saat birlikte susup kalmak tuhaf görünür; ama bazılarının işine gelsin diye konuşma öyle ayarlanmalıdır ki mümkün olduğunca az konuşa bilsinler."
Sayfa 95 - Türkiye İş bankası kültür yayınlarıKitabı okuyor
Benim ülkemde 'modernlik' ve 'dindarlık' öyle bir ayırıma ve tanımlamaya tâbi tutulmuştur ki, modernlik, İslam'dan mümkün olduğunca uzaklaşmak şeklinde yorumlanmış ve yüceltilmiş; dindarlık ise, yobazlıkla aynı şey sayılmış ve küçük görülmüştür. Bu yüzden, yükselen değerler açısından baktığımızda; kişinin, gözle görülür bir utanç duymadan, dindarlığını söz konusu etmesi veya ibadetlerinden bahsetmesi, hayli güç hale gelmiştir.
Sayfa 57
Reklam
kendisinin insan olduğunu sanan hümanoidler hafızaları ve hesaplama yetenekleri gibi özelliklerini mümkün olduğunca sıradan bir insan seviyesinde sınırlandırmalı ve korku, pişmanlık, mutluluk gibi insanı duyguları da hissedebilmeli. bunun için tıpkı insanlar gibi ne yaparsa yapsın sonunda öleceğini de bilmeli. çünkü tüm duyguları daha güçlü hissedebilmek için hayatın sonsuz olmadığının farkında olmak gerekir.
olmak! Ve mümkün olduğunca daha uzun süre olmak!
Bazen, kendine saygını yitirmemen için yaşamını vermen gerekir.
Sayfa 240 - Evrensel Basım YayınKitabı okudu
her kitap kendi içinde bir büyünün gizini, tılsımını barındırmaz mıydı?
Kitapların içinde büyüler, cinler, efsunlar yaşardı. Bütün büyüler ve efsunlar gizli kitaplara bakılarak yapılmaz mıydı? Büyücüler sırlarını, kitapların sayfalarına kimi zaman şifreli yazılarla, karanlık işaretlerle, bir gün mührünü çözecek olan birini bekleyen özel ve gizli bir dille yazmazlar mıydı? Hem yalnızca konusu cinler, büyüler, efsunlar olan kitaplar değil, her kitap kendi içinde bir büyünün gizini, tılsımını barındırmaz mıydı? Akhbar'ı korkutan da buydu. Bir kitabın kapağı, ona hep tekinsiz bir dünyanın kapısı gibi gelir, o kapıdan bir kez girdikten sonra bir daha dönememekten korkardı. Kelimelerin çölünde kaybolmaktan korkuyordu. Hayatı boyunca kelimelerden korkmuştu. Kelimeler ona içinin tehlikeli bir yer olduğunu söylüyor, bu yüzden mümkün olduğunca kelimeler olmadan düşünmeye çalışıyordu. Kelimeler, içiyle dünya arasında engeldi. Dünyayı kelimelerle tarif etmeye kalktığında da dünya büsbütün ürkünçleşiyordu. ...
Demokrasinin temel özelliklerinden birisi siyasî eşitliktir; yani siyasî gücün mümkün olduğunca geniş ve eşit bir şekilde dağıtıl­masıdır. Ancak bu gücü hangi organ veya grup dağıtacaktır? Kısacası kimler “halk”ı teşkil eder? Dışarıdan bakıldığında cevabımız basittir: “demos” veya “halk”, kesinlikle bütün insanları ifade eder, yani ülkedeki nüfusun tamamını. Ancak pratikte her demokratik sistem, siyasî katılımı bazen ciddî şekilde sınırlar.
Bir hatada minnet duyabileceğiniz mümkün olduğunca çok şey ararsanız, hatanızı mucizevi bir şekilde nimete dönüştürürsünüz.
Sayfa 223Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.